Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi araştırmasının 2017 yılı Ocak-Şubat-Mart-Nisan aylarını kapsayan dört aylık döneminde ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan 1.806 köşe yazısı ve haber tespit edildi. 70 yayında, birden fazla gruba yönelik farklı kategorilerde nefret söylemi üretildiği için bu yazılar ele aldıkları grup/kategori sayısı kadar (birden fazla defa) incelenmiş oldu ve 1.876 yazıya ulaşıldı. İncelenen tüm yazılarda 58 farklı grup hakkında 2.335 adet nefret söylemi içeriği bulundu.
İnfografiğe ulaşmak için tıklayınız. Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.
Aşağıdaki grafik, haftalara göre nefret söylemi sayısının dağılımını gösteriyor. Her haftanın bulgularından derlenen nefret söylemi örneklerine ve haklarında yazılmış analizlere ulaşmak için ilgili haftaya tıklayın:
9-13 Ocak 23-29 Ocak 30 Ocak - 5 Şubat 6-12 Şubat 13-19 Şubat 20-26 Şubat 27 Şubat - 5 Mart 6-12 Mart 13-19 Mart 20-26 Mart 27 Mart - 2 Nisan 3-9 Nisan 10-16 Nisan 17-23 Nisan 24-30 Nisan
Ocak-Nisan 2017 döneminde,
- Ermeniler,
- Hocalı Katliamı ve 24 Nisan Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü’nü konu alan içeriklerde şiddetle ilişkilendirilerek düşmanlaştırıldı;
- Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilafa dair haber ve yorumlarda hedef gösterildi;
- PKK ve ASALA ile beraber anıldı ve ‘terör’le özdeşleştirildi;
- sistematik olarak düşmanlaştırılan grupların ve bireylerin arkasındaki güç olarak etiketlendi.
- Suriyeli mülteciler,
- sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi kriminal olaylarla anıldı;
- güvenlik sorunları ve ‘terör’le özdeşleştirildi;
- olumsuz ekonomik gidişatın ve işsizliğin sorumluları olarak gösterildi;
- Türkiye’nin demografik yapısına yönelik bir tehdit olarak ve genel olarak bir rahatsızlık ve ‘gerginlik’ kaynağı olarak etiketlendi;
- özellikle Suriyeli kadın mülteciler, aileye ve topluma yönelik bir tehdit olarak sunuldu;
- vatandaşlık tartışmaları, üniversiteye sınavsız giriş ve Fırat Kalkanı Harekâtı gibi konular etrafında yabancı düşmanlığına maruz kaldı;
- 16 Nisan Referandumu öncesinde, siyasi figürler tarafından bir propaganda aracı olarak kullanıldı ve siyasilerin demeçlerinin yazılı basın tarafından dolaşıma sokulmasıyla günah keçisi ilan edildi.
- Yahudiler,
- “İsrail devleti”, “İsrail” veya “İsrail Savunma Kuvvetleri” gibi kişi/kurumları ifade eden sözcüklerin kullanılması yerine Yahudi kimliğinin genelleme yapılarak kullanılmasıyla hedef gösterildi;
- İsrail-Filistin çatışmasını ve Mescid-i Aksa’da yaşanan gerginlikleri konu alan haberlerde bir toplum olarak şiddetle özdeşleştirildi ve düşmanlaştırıldı;
- üretilen ‘komplo teorileri’nde ‘gizli’ güç olarak sunuldu ve ‘Türkiye’ye yönelik bir tehdit’ olarak gösterildi;
- basında olumsuz atıflarla yer bulan birçok kişi ve kurumla ilişkilendirildi; Yahudi kimliği bir hakaret ifadesi olarak kullanıldı.
- Hıristiyanlar,
- Türkiye'nin diplomatik krizler yaşadığı Almanya ve Hollanda’nın yanı sıra bir tehdit olarak işaret edilen ABD’nin, Avrupa devletlerinin ve Avrupa Birliği’nin Hıristiyan kimliği üzerinden tanımlanmasıyla hedef gösterildi;
- Kuran ayetlerine verilen referanslarla, medyada olumsuz bir çerçeveyle yer bulan güncel olaylar Hıristiyanlıkla ilişkilendirildi;
- Yahudilerle birlikte ‘Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit’ olarak konumlandırıldı.
- Yunanlar,
- Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan ‘Kardak Krizi’nin 21. yıl dönümünde, Kardak kayalıklarına yaptığı ziyaretin ardından iki devlet arasında yeniden başlayan kriz ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yunanistan’a sığınan askerlerin Türkiye’ye iadesinin reddi nedeniyle hedef gösterildi;
- Ocak ayında Cenevre’de yapılan Kıbrıs müzakerelerinin konu edildiği haber ve köşe yazılarında, Rumlarla beraber, ‘Kıbrıslı Türkler için bir tehdit kaynağı’ olarak işaretlendi;
- 16 Nisan Referandumu öncesinde, CHP milletvekili Hüsnü Bozkurt’un “16 Nisan’da evet çıkarsa Samsun’dan çıkarız, ulan sizi de yedi sülalenizi de İzmir’den denize dökeriz” açıklaması eleştirilirken ‘doğal bir düşman’ olarak yansıtıldı.
- En önemli gündem maddesi olan 16 Nisan Referandumu, hem yukarıda sayılan kimliklerin hem de bu hedef gruplardan görece daha az sayıda nefret söylemine maruz kalan gayrimüslimlerin, Hollandalıların, Almanların, ‘Batılılar’ın ve Avrupalıların hedef alınmasına neden oldu. Bu gruplar ağırlıklı olarak, 16 Nisan’da yapılan referandum için, Avrupa’da kampanya yapmak isteyen Türkiye hükümeti temsilcilerinin toplantılarına Almanya ve Hollanda’da izin verilmemesinin ardından ülkeler arasında yaşanan diplomatik krizler nedeniyle ve referandum için ‘hayır propagandası’ yaptıkları gerekçesiyle nefret söylemine maruz kaldı. ‘Gâvur’ sözcüğü, yine sıklıkla Avrupa ülkeleriyle yaşanan krizler aktarılırken kullanıldı ve gayrimüslimlere yönelik düşmanlığı körükledi.
Nefret söylemi içerdiği tespit edilen haber ve köşe yazılarının tümüne ulaşmak için tıklayın: