Hrant Dink Vakfı tarafından yürütülen Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi çalışması kapsamında 2014 yılı Mayıs-Ağustos aylarını kapsayan medya izleme raporu iki bölüm halinde yayımlandı. Akademisyen İdil Engindeniz tarafından hazırlanan raporun ilk bölümünde ulusal, dini ve etnik kimlikleri hedef alan nefret söylemi içeriklerinin yanı sıra kadın ve LGBTİ’lere yönelik içerikler ‘Diğer Dezavantajlı Gruplar’ başlığı altında yer aldı.
Mayıs-Ağustos 2014 raporunun ayrımcı söylem dosya konusu ise Türkiye medyasında Yahudilere yönelen ayrımcı söylem. Hukukçu ve gazeteci Rita Ender tarafından hazırlanan raporun ikinci bölümünde ise İsrail Devleti’nin Filistin’e yönelik operasyonu çerçevesinde yazılı basında özellikle Yahudi kimliğine yönelik yer alan ayrımcı söylemin analizi yapıldı.
Nefret söylemi hızla artmaya devam ediyor!
Mayıs-Ağustos 2014 dönemini ele alan raporun ilk bölümünde, nefret söylemi içeren yayın sayısında çok dikkat çekici bir artış olduğu görüldü.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaşandığı bir dönem olması nedeniyle hareketli olan yaz aylarında, nefret söylemi içeren yazılardaki asıl artış uluslararası gündemle, İsrail Devleti’nin Gazze’ye yönelik operasyonuyla belirlendi. Bunun yanında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü vesilesiyle, 23 Nisan tarihinde yayımladığı taziye metninin sert tepkilerle karşılaşması da bu artışta etkili oldu.
İçerik sayısı bakımından hakkında en çok nefret söylemi üretilen ilk üç grup yine değişiklik göstermedi ve sırasıyla Yahudiler, Ermeniler ve Hıristiyanlar olarak belirlendi. İncelenen yazılarda nefret söylemine maruz kalan 32 farklı ulusal, dini ve etnik kimlik tespit edilirken, bu yazıların %50.40’ının sadece Yahudi ve Ermeniler’i hedef aldığı görüldü. Onların ardından 21 içerikle Rumlar, 18 içerikle Kürtler ve 10 içerikle Suriyeli mülteciler nefret söylemine maruz kalan gruplar arasında belirlendi. Nefret söyleminin haber türüne kıyasla köşe yazılarında daha fazla üretildiği gözlemlendi.
Kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik nefret söyleminin incelendiği bölümde ele alınan 31 içerikten dokuzu LGBTİ’lere yönelik nefret söylemi olarak değerlendirildi. Üç içerikte trans bireylere yönelik doğrudan nefret söylemine rastlandı. Kadına yönelik nefret söylemi ise, incelenen dönem ve yayınlar içinde 19 kez görüldü.
Dosya Konusu: İsrail’in Gazze’de Başlattığı Operasyon ve Basında Yahudilere Yönelik Ayrımcı Dil
Mayıs-Ağustos 2014 raporunun ayrımcı söylem dosya konusu İsrail Devleti’nin 7 Temmuz 2014 tarihinde Gazze’de başlattığı operasyon dolayısıyla Türkiye medyasında Yahudilere yönelen ayrımcı söylem olarak belirlendi. Buna göre, 8-22 Temmuz 2014 tarihleri arasında tirajları dikkate alınarak belirlenen Zaman, Posta, Hürriyet, Sözcü ve Sabah gazeteleri tarandı ve analiz edildi.
Konuyla ilgili bu gazetelerde 485 yayın incelendi. Tüm yayınların içinde 5N1K sorularına yanıt veren, bilgi verici/olgusal içeriklerden sonra en çok politik niyet taşıyan/provokatif nitelikte tanımlanan içerik tespit edildi. Köşe yazıları özelinde bir değerlendirilme yapıldığında ise habere konu olan olay yorumlanırken objektif eleştiri getiren yayınların çoğunlukta olduğu tespit edildi. Öte yandan, eleştirel kategorisini yine politik niyet taşıyan/provokatif kategorisinde tanımlanan yayınlar takip etti.
Yahudilerin, İsrail’in dış politikaları ve uygulamaları karşısında sorumlu tutulmaları yoluyla yapılan antisemitizm, Türkiye medyasında “İsrail Devleti” veya “İsrail” yahut “İsrail Savunma Kuvvetleri” gibi kişi/kurumları ifade etmek ve bu sözcükleri kullanmak yerine, genelleme yaparak “Yahudiler” veya “İsrailliler” ifadelerinin seçilmesi ile de gündeme gelmektedir.
Yahudilikle siyonizmi, İsrail Devleti’yle İsrailliler ve Yahudileri birbirinden ayrı tutmayıp; tümünü “Yahudi” kelimesi ile isimlendirmeyi tercih etmek kutuplaştırıcı etki yaratmaktadır. Bu nedenle, İsrail Devleti’nin başlattığı operasyona dair olan yayınlarda, “Yahudi” veya “Müslüman” kimliklerinin vurgulanmaması, ötekileştirme yapmamak adına gerekliydi. Bu hassasiyeti vurgulayan iyi örneklere köşe yazılarında rastlansa da “İsrail Devleti” veya “İsrail” gibi kurumları ifade etmek ve bu sözcükleri kullanmak yerine, genelleme yaparak “Yahudiler” veya “İsrailliler” ifadelerinin seçildiği örneklere de rastlandı.
Öte yandan İsrail Devleti ve İsrailliler tereddütsüz olarak “Yahudi” şeklinde isimlendirilirken, Filistin Devleti ve Filistinlilerin “Müslüman” olmalarına atıf yapılmakta, fakat onların “Arap” kimliklerine vurgu yapan ifadeler kullanılmamaktadır. Toplumda Araplara yüklenen olumsuz anlamları ve Araplara karşı olan düşmanlığı çağrıştıracak bu vurgunun yapılmaması, bunun yerine birleştirici bir kavram olarak Müslüman vurgusunun tercih edilmiş olması bir anlamda, Müslüman dünyası ile Yahudi dünyası arasında bir kutuplaşma yaratmakta ve kimin hangi tarafta yer alması gerektiği konusunda yer işaret etmektedir.
İsrail Devleti’nin operasyonunu eleştiren içerikler yayımlanırken Hitler ve Holokost karşılaştırması veya benzetmesi yapan başlıklara, köşe yazılarına da rastlanmıştır.
Diğer raporlara ulaşmak için tıklayınız.