‘Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi’ çalışması kapsamında “Yeni Medyada Nefret Söylemi” üzerine 8 Kasım 2019’de Havak Salonu’nda Friedrich Naumann Vakfı’nın katkılarıyla bir panel düzenlendi.

Panel, Orhan Şener’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. TGS Akademi üyesi Şener, internetin özellikle 2000li yılların başlarında ifade özgürlüğünü artıran bir demokrasi makinesi olarak görüldüğünden bahsettikten sonra, günümüzde daha çok post-truth diye ifade edilen sürecin bir parçası olarak da görüldüğünün altını çizdi. Nefret söyleminin yeni bir olgu olmadığı; öte yandan internetin ve sosyal medyanın, sıradan bireylerin herhangi bir içeriği daha kolay bir şekilde üretmesine, üretilen içerikleri hızlı bir şekilde çoğaltmasına ve yaymasına olanak sağladığından bahsederek günümüzde artık nefret söylemi üzerine yürütülen tartışmaların yeni medyayı da kapsadığını belirtti.

Akademisyen ve Alternatif Bilişim Derneği üyesi Zeynep Özarslan, çevrimiçi nefret söylemi ekolojisi hakkında bir konuşma gerçekleştirdi. Özarslan konuşmasında öncelikle yeni medya ile geleneksel medya arasındaki farka değinerek, yeni medyada çizgisel olmayan okur-yazarlığın nefret söyleminin yayılmasını tetikleyen unsurlardan biri olduğundan bahsetti. Ayrıca kullanıcı türevli içerik üretimi sayesinde yeni medya kullanıcılarının hem üretici hem tüketici olarak çevrim içi ekolojinin bir parçası olduğunun altını çizdi. Özarslan, arama motorlarındaki ve sosyal medya platformlarındaki algoritmaların tarafsız olmaktan ziyade kullanıcıları taraflaştıran ve yönlendiren bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Konuşmasında ayrıca çevrimiçi ekoloji üzerine yazılmış çeşitli akademik makalelerin bulgularını da dinleyicilerle paylaştı.

İkinci konuşmacı olarak Facebook İçerik Politikaları Paydaş Yönetimi Avrupa, Ortadoğu, Afrika Müdürü Nilay Erdem ise Facebook’un içerik kuralları ve topluluk standartları konusunda bir konuşma gerçekleştirdi. Erdem konuşmasında, Facebook'un nefret söylemine yönelik nasıl bir politika izlediğini, kurumsal olarak nefret söyleminin tespiti ve bu söylemle mücadele için nasıl mekanizmaları kullandıklarına dair bilgiler verdi. Topluluk standartları gereği nefret söylemi üretmenin yasaklandığının altını çizen Erdem, Facebook olarak nefret söylemini; insanlara koruma altındaki özelliklerinden ötürü doğrudan saldırıda bulunmak olarak tanımladıklarını belirtti. Öncesinde şikâyet prosedürüne dayalı hareket ettiklerini ancak artık konuyla ilgili proaktif davranmaya çabaladıklarını belirterek 2,4 milyar Facebook hesabında üretilen içeriğe ilişkin düzenlemeler yapmanın da zorluklarına değindi. Topluluk standartları kapsamında zararlı içerik tespitlerini de ayrıca yayımladıkları vurguladı.

Son olarak, hukukçu ve akademisyen Aras Türay, nefret söylemi-medya-hukuk ilişkisi ve özellikle Türk Ceza Hukuku’nda konuyla ilgili düzenlemeler, bu düzenlemelerin yeterliliği/etkililiği konularında bir sunum gerçekleştirdi. Türay, öncelikle, nefret söyleminin hukuken tanımlanmasında bir sınırlandırma zorunluluğu bulunduğunun altını çizdi. Ardından, hukukun nefret söylemiyle mücadelede ne derece rol oynadığını, ulusal hukuk kapsamında nefret söylemiyle ilişkili hükümlere (Türk Ceza Kanunu madde 216, 122, 115, 125; Sporda Şiddet ve düzensizliğin önlenmesi hakkında kanun madde 14/2 ve Radyo ve Televizyon Yayınlarıyla ilgili mevzuat) değinerek inceledi.