Hrant Dink Vakfı bünyesindeki Asulis Dil, Diyalog ve Demokrasi Laboratuvarı tarafından düzenlenen 'Türkiye ve Avrupa’da Benzer Söylemler, Yeni Yöntemler: Nefret Söylemi ile Mücadelede Sanat ve Performans' başlıklı panel, 23 Ekim 2017 Pazartesi günü Anarad Hığutyun Binası’ndaki Havak Salonu’nda yapıldı. Yazar, gazeteci, tiyatro eleştirmeni, kültür editörü, feminist, barış aktivisti, öğretim görevlisi ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zeynep Oral’ın moderatörlüğünde düzenlenen panelde, Central European University'deki (Orta Avrupa Üniversitesi) Medya ve İletişim Çalışmaları’nın kurucu araştırmacılarından biri olan ve şu anda aynı üniversitenin Avrupa Genişleme Çalışmaları Merkezi’nde ifade özgürlüğü alanında araştırma üyesi olarak görev yapan, 1990-1998 tarihleri arasında Macaristan Parlamentosu’nda milletvekilliği de yapmış olan yazar, slammer, gönüllü radyo programcısı, katılımcı tiyatro yönetmeni ve aktivist Peter Molnar ile Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan, çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla medyada temsil, nefret söylemi, kadın cinayetleri konularında ortak çalışmalar yapan ve Şahika Tekand Studio Oyuncuları’nda eğitim alan İdil Engindeniz Şahan konuşma yaptı.

Panelin video kaydı

Zeynep Oral açılış konuşmasında, Türkiye’de nefret söyleminin sebep olduğu hasarlardan ve felaketlerden bahsetti. Etnik köken, din, ırk ve cinsiyet temelli ayrımcılığın nefrete yol açtığını söyleyen Oral, nefretin her zaman beraberinde farklı şiddet türlerini getirdiğini belirtti. Bu noktada tüm sanat türlerinin, özellikle de tiyatronun bir ayna, hayatın kendisinin bir mikrokozmosu olarak kullanabileceğini, zira tiyatronun Antik Yunan’dan beri siyasi bir arena olduğunu ve bir eğitim ve toplumsal değişim aracı ve bir sağaltma süreci olarak kullanılabileceğini vurguladı. Oral konuşmasını şu soruyla bitirdi: “Nefret söylemiyle tiyatro, sanat ve performans aracılığıyla mücadele edebilir miyiz?”

Moderatör Zeynep Oral’dan sonra söz alan Peter Molnar, sanatın, özellikle de katılımcı sanatın önemini vurguladı ve bunun sözde nefret söylemiyle mücadele kullanılabilecek en güçlü araç olduğunu düşündüğünü belirtti. Nefret söylemi tanımı konusunda dikkatli olmamız gerektiğini söyleyen Molnar, neden nefret söylemi teriminin başına “sözde” eklediğini de açıkladı. Bilhassa mesele hükümetlerin en güçlü hukuki aracı, yani ceza kanunu kullanma yetkisinden faydalanarak ifade özgürlüğünü kısıtlaması olduğunda sözde nefret söyleminin içerik bazlı tanımı konusunda dikkatli olmamız gerektiğine dikkat çekti. Konuşmasının sonunda öğrencisi Aslı Karaca ile “Nefret Söylemi” monoloğunu sahneledi. Peter Molnar’ın öğrencilerinin gerçekteki fikirlerini sınamak amacıyla CEU’daki derslerinde yaratıp sahnelediği bu monolog, aynı zamanda “nefret söylemine” sanatsal bir cevap verme imkanı olduğunu göstermeyi de amaçlıyor.

İkinci konuşmacı İdil Engindeniz Şahan halkın sanata katılımının önemini vurguladı. August Boal’un “Ezilenlerin Tiyatrosu” eserinin, halka sanatla dokunarak nefret söylemine karşı mücadele etmedeki rolüne dikkat çekti. Günlük hayatta nefret söylemi kullanma sorunundan bahseden Şahan, şu soruyu sordu: “Tiyatro tavırlarımızın farkına varmamızı nasıl sağlayabilir?” Şahan konuşmasını ezilenlerin poetikasının aşamalarını ayrıntılı bir şekilde anlattıktan sonra sonlandırdı.