“Dijital Teknolojileri Kullanarak Nefret Söylemi ve Ayrımcılıkla Mücadele”
projesi kapsamında düzenlenen panel serisinin ikincisi “Dezenformasyonla Mücadelede Farklı Yaklaşımlar” başlıklı panel, 6 Aralık 2022'de Hrant Dink Vakfı Havak Salonu’nda yapıldı. Panel, vakfın YouTube hesabından İngilizce ve Türkçe olarak canlı yayınlandı. Moderasyonunu Hafıza Merkezi’nden Banu Tuna’nın yaptığı panelde, Sabancı Üniversitesi’nden Onur Varol, İfade Özgürlüğü Derneği’nden Kerem Altıparmak ve Kadir Has Üniversitesi’nden Pınar Dağ konuşmacı olarak yer aldı.

Onur Varol, dezenformasyon konusunda araç olarak kullanılabilen ve kaynaklarının tespit edilmesi zor olan sosyal bot hesaplarına değinerek konuşmasına başladı. Sosyal ağlarda yer alan bot hesapların farklı amaçlar için kullanıldığından bahsederek dezenformasyon mekanizmalarında botların rolü ve önemine değindi. Bot hesaplar tarafından paylaşılan yanlış bilgi içeriklerinin büyük oranda insanlar tarafından yeniden dolaşıma sokulduğunu vurguladı. Ayrıca bot hesapların, yanlış bilgi içeriklerinin dikkat çekmesi için popüler kişilerin hesaplarını etiketleyerek ve yorum atarak stratejiler geliştirdiklerine değindi. Varol, sosyal medyada yer alan bot hesapların tespiti için geliştirdikleri araçlardan çeşitli örnekler verdi. Bot hesapların seçim kampanyalarında siyasi parti ve kişiler tarafından dünyada son 10 yılda sıkça kullanılmaya başlandığına değindi. Algoritmaların bot ekosistemlerini nasıl oluşturabileceğinin düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi. Varol sunumunda, bot hesap nedir sorusunun cevabının akademisyenler, gazeteciler ve Twitter kullanıcıları gibi toplumun farklı kesimleri için değişebildiğinden bahsetti.

Kerem Altıparmak, otoriter rejimlerin, kamusal tartışma alanını yasaklar üzerine kurarak tartışmaların çerçevesini belirlediklerini belirterek sunumuna başladı. Türkiye’de sosyal medyada yapılan kısıtlamalardan çeşitli örnekler verdi. Kamusal tartışmaları yasaklamak yerine, tamamen tartışmaların seyrinin ele geçirildiği yöntemlerin varlığından bahsetti ve Türkiye’de zaman içinde bu yöntemin egemen olduğunu belirtti. Sosyal medyanın bir özgürlük alanı olmaktan çıkarak bir manipülasyon alanına dönüşmesi sonucunda, ifade özgürlüğüne zarar verdiğine değindi. Özellikle Türkiye’de sosyal medyanın çoğulcu etkisinin giderek azaldığını vurguladı. Kamusal tartışmanın yok oluşunda etkisi olan mevcut hukuksal düzenin kullandığı araçlara değindi ve dezenformasyon yasasının bu doğrultudaki son hamle olduğundan bahsetti. Altıparmak, dezenformasyon yasasıyla bağlantısı olan 5651 sayılı kanunun maddelerinden ve sosyal medya içeriklerine getirilen erişim engeli kararlarından bahsetti. Aynı kanunun özellikle üç maddesinin dezenformasyon yasasıyla ilişkilendirilen kritik maddeler olduğuna değindi. Maddelerin öngörülemez ve muğlak ifadeler içerdiğini, tam da bu yüzden bu maddeler aracılığıyla getirilen erişimi engelleme kararlarının kamusal tartışmaları engellediğini belirtti. Bu çerçevede, kamusal tartışmanın kısmen devam ettiği sosyal medya alanının son dezenformasyon yasasıyla tamamen kamusal alan dışında bırakıldığından bahsetti. Basın kanunu, dezenformasyon hükmü ve internet üzerinden dezenformasyon yasasıyla getirilen düzenlemeleri açıkladı. Dezenformasyon yasasında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu” kategorisi altında yer alan maddeyi yorumlayarak, yeni yasa aracılığıyla içeriği yönetme, anonimliğin ortadan kaldırılması gibi internet ağ sağlayıcılarına getirilen düzenlemelerden bahsederek ve öngörülemezliğin getirdiği riskleri vurgulayarak sunumunu tamamladı.

Pınar Dağ, veri gazeteciliğinin dezenformasyonla mücadelede önemine değinerek sunumuna başladı. Veri gazetecisini, veriyi toplayan, topladığı veriyi bir araya getirip doğrulayarak analiz eden ve sonrasında veriyi görselleştirerek habere dönüştüren kişi olarak tanımladı. Dağ, konuşmasında veri gazeteciliğinin amacının kamu yararına olduğunu vurguladı. Veri gazeteciliğinin gelişen ve büyüyen verilerle nasıl çalışılabileceğine odaklandığını belirterek veri gazetecilerinin büyük verilerle çalışırken farklı disiplinlerle işbirliği yaptıklarına değindi. Etki alanı farklı haber merkezlerinin veri toplarken karşılaştıkları problemlerin ve veriyle çalışırken kullandıkları metotlar hakkında yaşadıkları sorunların benzerliğine değindi. Veri gazeteciliği alanında farklı ülkelerde yapılan çalışmalardan ve veriyi doğrulama yöntemlerinden örnekler verdi. Gazeteciler için veriyi paylaşmadan önce şüphe etmeyi öğrenmek, görsel, veri ve medya okuryazarı olmak, doğrulama yöntemlerini öğrenmek, üstveriyi okumak ve doğrulama platformlarını takip etmek gibi uygulayabilecekleri önerileri paylaşarak sunumunu tamamladı.

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.