"Pandemi dönemi ve sonrasında sivil toplum" adlı webinar serisinin dördüncüsü 17 Haziran 2020’de yapıldı. "İşçilerin çalışma koşulları ve sağlık hakkına erişim" başlıklı webinarın konukları, Temiz Giysi Kampanyası Derneği’nden Bego Demir ve halk sağlığı uzmanı Yeşim Yasin pandemi döneminde işçilerin çalışma koşulları, meslek hastalıkları ve farkındalığın yaygınlaştırılması, dayanışmanın nasıl şekillendiği ve tüketici davranışlarının geleceğini konuştular. 

Temiz Giysi Kampanyası Derneği’nin kuruluş amaçlarından bahseden Bego Demir, işçilerin talepleri doğrultusunda tüketicileri adil üretim hakkında bilinçlendirmeye çalıştıklarını, lobi faaliyetleri ve kampanyalar yürüttüklerini belirtti. 

Demir, meslek hastalığı kavramının işçiler tarafından tam olarak bilinmediğini ve farkındalık yaratmak amacıyla meslek hastalığı web sitesini kurduklarını sözlerine ekledi. Özellikle kot kumlamanın sebep olduğu Silikozis hastalığı hakkında bilgilerin bulunduğu web sitesini Suriyeli mülteci işçilerin erişebilmesi için Arapçaya çevirme çalışmalarını sürdürüyorlar. 

Halk sağlığı uzmanı Yeşim Yasin, tekstil sektörünün neo-liberal politikaların en acımasız ve denetimin en zor olduğu alanlardan bir tanesi olduğunu belirterek özellikle Pakistan, Hindistan, Endonezya, Bangladeş ve Güney Amerika’da işçilerin sağlık sorunlarının ciddiyetini koruduğunu vurguladı. Temiz Giysi Kampanyası Derneği ile birlikte yürüttükleri kot kumlama karşıtı kampanyanın başarısının bu ülkelerin çalışmaları için de umut verici bir gelişme olduğunu ekledi. 

Pandemi döneminden en çok etkilenen sınıfların başında işçilerin geldiğini dolayısıyla Covid-19’un da meslek hastalığı olarak görülebileceğini belirten Bego Demir, bu duruma rağmen işverenlerin hala üretime devam ettiklerini, işçilerin ise risk altında çalıştığını söyledi. Devlet tarafından verilen uyarı ve alınan önlemlerin ise sistematik olmadığını sözlerine ekledi. Yeşim Yasin de Türkiye’nin pandemi sürecinin başından beri sanılanın aksine sürü bağışıklığı değil de sınıf bağışıklığını tercih ettiğine ve belli bir sınıfı gözden çıkarmış olduğuna vurgu yaptı. Demir, tüm bu umutsuz duruma rağmen ilerleyen dönemde tüketici tercihlerinin markaların üretim süreçlerini şekillendireceğini, markaların insan, çevre ve doğa dostu bir anlayışla üretimlerine devam edeceklerini öngördüğünü söyledi. Son olarak Türkiye’de de dünyadaki gibi sosyal girişimcilerin sayısının artmaya başladığını belirten Demir, bu insanların dayanışma içinde büyümeleri ve fon veren kurumların bu girişimcileri tanıyıp desteklemeleri temennisinde bulundu.  

Panelin videosu


Bu proje Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir.