Medyada Nefret Söylemi ve Ayrımcı Söylem 2019 Raporu, Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi Projesinin, 2019 yılı verileri, bu verilerin nicel ve nitel analizleriyle birlikte, yazılı basında Kürtlere yönelik ayrımcı söylemin incelendiği ‘Yazılı basında Kürtlere yönelik ayrımcı söylem: 2019 Yerel Seçimleri örneği’ başlıklı dosyayı içeriyor.

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

I. BÖLÜM: 2019 YILI TÜRKİYE YAZILI BASININDA NEFRET SÖYLEMİ

Medya izleme çalışmasında, tüm ulusal gazeteler ve sayısı 500’ü bulan yerel gazetenin hafta içi sayıları taranıyor. 2019 yılında Türkiye yazılı basınında, günde 17’den fazla haberde ve köşe yazısında nefret söylemi üretildiği, bu metinlerde yıl boyunca toplamda 80 farklı etnik, dinî ve ulusal kimliğin hedef alındığı ve bu kimliklere ilişkin olumsuz yargıların pekiştirildiği görülüyor.

 

Nefret söylemi içerdiği tespit edilen haber ve köşe yazılarının tümüne ulaşmak için tıklayın:

Ulusal gazete içerikleri Yerel gazete içerikleri

 

II. BÖLÜM: 2019 YILI AYRIMCI SÖYLEM RAPORU 

‘Yazılı basında Kürtlere yönelik ayrımcı söylem: 2019 Yerel seçimi örneği’ raporunda yazılı basının Kürtleri hangi konular ve temalar etrafında ele aldığı, Kürt kimliğinin ve Kürtlerin kamusal bir mecra olan gazetelerde nasıl sunulduğu incelendi. Çalışmada, siyasi tartışmaların yoğunlaştığı seçim dönemlerinde medyada üretilen ayrımcı söylemin daha belirgin ve kesin olabildiği gözleminden hareketle, 2019 yerel seçimi döneminde yazılı basında Kürtlere yönelik ayrımcı dile odaklanıldı.

Rapor, Mesut Yeğen'in 'Milletin Kıyısında Kürtler' başlıklı giriş yazısıyla başlıyor. Ardından Yazılı Basın Analizi bölümünde ise, rapor için yapılan yazılı basın analizinin bulgularına yer veriliyor. Türkiye ulusal basınından seçilen 9 ulusal gazetede, anahtar kelimeler temelinde eleştirel söylem analizi yönetemiyle bir inceleme yapıldı.

Bu raporda “‘Makbul’ Kürtler/ ‘Makbul olmayan’ Kürtler” ve “ Bir ‘millî güvenlik sorunu’ olarak Kürt kimliği” başlıkları altında incelenen haber ve köşe yazılarında, doğrudan nefret söylemi olarak tanımlanamayacak, daha ince bir şekilde kurgulanmış, ayrımcı ve ötekileştiren mesajları daha örtük bir şekilde veren söylemlerin hâkim olduğu tespit edildi. ‘Kürtçenin suçla ilişkilendirilmesi’ ve ‘Sınır ötesindeki Kürtler’ başlıkları altında incelenen metinler ise, Kürtleri bir topluluk olarak hedef almaları ve Kürt kimliğine ilişkin genellemeler yaparak kimliğin kendisini olumsuzlukların taşıyıcısı olarak işaretlemeleri nedeniyle, doğrudan nefret söylemi kapsamında değerlendirildi.