‘Karşılaştırmalı Bir Bakış: Avrupa ve Türkiye’de Nefret Söylemi ve Ayrımcı Dil’ paneli, Hrant Dink Vakfı tarafından, Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi Projesi kapsamında 6 Eylül 2016 Salı günü vakıf binasında düzenlendi. 

Avrupa Roman Hakları Merkezi’nin iletişim koordinatörü Jonathan Lee ile Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi ve Küresel Medya İzleme Projesi katılımcılarından Prof. Dr. Nezih Orhon’un konuşmacı olduğu panelin moderatörlüğünü ise yine Prof. Dr. Nezih Orhon üstlendi. 

Jonathan Lee, Avrupa Roman Hakları Merkezi’nin çalışma alanları ve verdikleri hizmetlerin yanı sıra Açık Toplum Vakfı ile birlikte yürüttükleri İtalya ve Fransa’daki nefret suçları ve nefret söylemi üzerine çalışmalarından bahsetti. Öte yandan, İtalya ve Fransa’yı temel aldıkları karşılaştırmalı çalışmada kullandıkları yöntemlere ve proje boyunca deneyimledikleri zorluklarla bu zorluklara getirdikleri çözümlere değindi. 

Avrupa’nın birçok yerinde olduğu gibi, Fransa ve İtalya’da son on yılda ırkçı ve yabancı düşmanlığında gözlemlenen bir artış olduğunu ifade eden Lee, nefret suçu ve nefret söyleminin artışına neden olan ortamın devlet politikaları tarafından yaratıldığını belirtti. Lee, Fransa ve İtalya’da son yıllarda uygulanan devlet politikalarından örnekler vererek,  Romanların maruz kaldıkları nüfus politikalarına, yaşam alanlarının tahrip edilmesiyle ‘gönüllü’ göçe mecbur bırakılmalarına, içerisinde bulundukları sosyoekonomik eşitsizliklerin bu dezavantajlı grubu fuhuş ve dilenciliğe yönlendirdiğine işaretti etti. Diğer yandan, devlet politikalarına paralel olarak medyanın oynadığı anahtar role de dikkat çekerek, medyada yer alan Romanlara karşı nefret söylemlerinin popülist yabancı düşmanlığının artmasıyla yakından ilişkili olduğunu belirtti. Proje kapsamında kullanılan yöntemler konusunda ise Lee, şiddet ve nefret söylemi olaylarına ilişkin gözlem, bilgi toplama, kamu görevlileri ile hukuki yaptırımın bu olaylar üzerindeki etkililiğini değerlendirme ve söz konusu ülkelerdeki Romanları bu suçlardan korumaya yönelik sistematik başarısızlıkların kapsamını belirleme metotlarını kullandıklarını dile getirdi. 

Jonathan Lee’nin ardından sözü alan Prof. Dr. Nezih Orhon, konuşmasında, kendisinin de aktif rol alığı ‘Küresel Medya İzleme Projesi’nin amacından, bu kapsamda yapılan araştırmalardan ve bu araştırmaların sonuçlarından bahsetti. 

‘Küresel Medya İzleme Projesi’nin medyada toplumsal cinsiyet eşitliği amacı güden bir araştırma ve savunuculuk girişimi olduğunu vurgulayarak, haber yayın organlarında (gazete, radyo, internet, sosyal medya, vb.) kadın tasviri ve temsilinin haritalandırılması şeklinde özetlenebilecek projelerinin eğitim, siyasi savunuculuk, kamusal farkındalık, kadın hakları aktivizmiyle birlikte medya ve iletişim siyaseti geliştirme alanlarında faydalı veriler sunduğunu ifade etti. 

1995’ten bu yana her dört senede bir periyodlarla gerçekleştirilen araştırmaların Türkiye verilerine değinen Orhon, 2015’e kadar gelen dönemlerde, Türkiye verilerinin diğer ülkelerden çok uzak olmadığını; ancak 2015 sonrasında medyada kadın temsiliyeti konusunda oldukça fazla bir geriye dönüş olduğunun altını çizdi. Kadının sadece ‘görsel olarak’ medyada bir özne olarak var olduğuna, ekonomi, siyaset, sosyal, hukuki, suç ve şiddet içerikli haberlerin ise çok büyük oranda erkek-merkezli olduklarına dikkat çekti. 

Orhon, medya iletişim araçlarının çapraz okumasının yapıldığı araştırmada daha ziyade nicel yöntemlerinin (kodlama) kullanıldığını ve yalnızca bu yöntemin kullanılmasının problemli olduğuna da değindi. Medya izleme projelerinde niteliksel araştırma yöntemlerine yer verilerek araştırılmaların derinleştirilmesi gerekliliğinin vurgulayıp haberin üretim aşamasında rol alan tüm bileşenlerin dâhil edildiği bir araştırma yönteminin daha sağlıklı olacağını ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.