“Dijital Teknolojileri Kullanarak Nefret Söylemi ve Ayrımcılıkla Mücadele” projesi kapsamında düzenlenen panel serisinin beşincisi, ‘Dezenformasyon ve Nefret Söylemiyle Mücadele: Dijital Aktivizmin Rolü’ başlıklı panel, 3 Nisan 2024’te Hrant Dink Vakfı Havak Salonu’nda yapıldı. Panel, vakfın YouTube hesabından İngilizce ve Türkçe olarak canlı yayınlandı. Moderasyonunu Gülsin Harman’ın yaptığı panelde, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Sally Hammoud, Metamorphosis Vakfı’ndan Elida Zylbeari ve Kadir Has Üniversitesi’nden Özen Baş konuşmacı olarak yer aldı.
Medya ve iletişim alanında yapay zekâ danışmanı Sally Hammoud, konuşmasına geleneksel medyanın evrilme sürecini ve günümüzde yapay zekânın yeni medya araçlarına entegrasyonunu anlatarak başladı. Dinleyicilere bu entegrasyonun yaratabileceği olanakları ve sınırlılıkları sorarak devam eden Hammoud, pek çok kullanıcının yapay zekâya dair çekinceleri olduğundan bahsetti. Yapay zekânın metinler aracılığıyla eğitildiğini söyleyen Hammoud, kullanıcıların da farklı girdilerle bu sürecin bir parçası olduğuna değindi. Sosyal medya platformlarının ve yapay zekâ araçlarının teknolojilerinin büyük ölçüde Küresel Kuzey’de geliştirildiğine dikkat çekerek, şirketlerin kâr etmeyi önceliklendirdiğini ve bunun da kullanıcıların deneyimleri üzerinde risk oluşturabileceğini ekledi. Sosyal medya platformlarının gazetecilik pratiklerini ve insanların haber alma yöntemlerini de ciddi ölçüde dönüştürdüğünü belirten Hammoud, bu dönüşümün geleneksel medya araçlarını da değişime ittiğinden bahsetti. Hammoud, kullanıcıların hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla sosyal medya platformları ve yapay zekâ araçlarını kullandığına, şirketlerin ise bu yolla pek çok kişisel veri elde ettiğine ve bu verileri algoritmaları aracılığıyla değerlendirdiğine değindi. Son olarak kullanıcıları dijital platformların güvenli kullanımına dair bilinçlendirmede yerel girişimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının önemli bir rol oynadıklarından bahsederek konuşmasını tamamladı.
Panelin moderasyonunu yapan Gülsin Harman, Sally Hammoud’un konuşmasıyla bağlantılı olarak haber almanın, gazetecilikten ayrıştığına ve medya alanında bu ayrımın belirginleşmesi gerektiğine dair süren tartışmalar olduğuna değindi. Harman, sosyal medya platformlarındaki pek çok hesabın haber yayma amacıyla kullanıldığından ve bunun profesyonel gazeteciler ile sosyal medya kullanıcıları arasında bir ikilik oluşturduğundan bahsetti.
Kadir Has Üniversitesi’nden Özen Baş, konuşmasına içerik üreticiliği ve gazetecilik arasındaki temel farklardan bahsederek başladı. Üretilen içeriğin üreticinin duygularını ve düşüncelerini taşıdığından, haberlerin ise toplumu bilgilendirme amacına sahip olduğundan, içerik üreticileriyle gazetecilerin farklı etkenleri göz önünde bulundurduğunu belirtti. Sosyal medya platformlarının katılıma dayalı rolüne değindi. Platformların olanaklarından birinin teknolojileri aracılığıyla platform kullanıcılarına fikirlerini duyurmaları için alan tanıması olduğunu ekledi. Bu alanın kullanıcılar tarafından politik mobilizasyon amacıyla da sıkça kullanıldığına değinen Baş, platformların bu gibi durumlarda kolektif bilgi paylaşımına ve dijital hareketliliğe imkân sağladığından bahsetti. Baş, platformların kolektif eylemlere katkılarını üç maddede açıkladı. İlk olarak sosyal medya platformlarının çok sayıda insanın örgütlenebilmesine olanak tanıyan yapıları olduğunu ve bu yapılarda geleneksel aktivizme kıyasla devletlerin kontrol mekanizmalarının daha az işlediğini aktardı. Ancak, devletlerin de dijital teknolojileri sansür, propaganda üretimi ve dezenformasyon kampanyalarının oluşturulması gibi pek çok farklı amaçta kullandığına dikkat çeken Baş, sosyal medya platformlarının da bu sebeple tamamiyle özgür alanlar olmadığını vurguladı. İkinci olarak, sosyal medya platformlarının kullanıcılar arasında kolektif bir kimlik oluşturmayı kolaylaştırdığına ve bu kimliklerin mobilizasyonun güçlenebilmesi için gerekli olduğuna değindi. Son olarak platformların kişiselleştirilmiş içerik üretimi için bir alan oluşturduğunu söyleyen Baş, bu özgür alanın önemini vurguladı. Baş, otokrat rejimlerin yönetiminde yaşayan kullanıcılar için bu özgür alanların özellikle önem taşıdığına değindi. Konuşmasının devamında dijital aktivizmin farklı yöntemleri olduğundan bahseden Baş, bunlardan ikisini hashtag kampanyaları oluşturma ve karşıt söylem üretme olarak tanımladı. İsveç’teki Facebook kullanıcılarının oluşturduğu #iamhere karşıt söylem kampanyasını bu alandaki iyi bir örnek olarak gösterdi.
Özen Baş’ın konuşmasının ardından Gülsin Harman, dijital platformların tabiatı gereği demokratik alanlar olduğu kabulünün gerçeği yansıtmadığını, ve özellikle günümüzde sosyal medya platformlarının kullanıcılarına kısıtlayıcı deneyimler de sunabildiğini ekledi.
Metamorphosis Vakfı’ndan Elida Zylbeari, konuşmasına gazeteciliğin öneminden ve gazetecilerin toplumu bilinçlendirmeyi birincil amaç edinmesinin gerekliliğinden bahsederek başladı. Geleneksel medya araçlarının olanaklarından birinin aktivistlerin mesajlarını güçlendirebilmek ve seslerini duyurmayı sağlamak olduğuna değinen Zylbeari, medyanın aktivistlerin fikirlerini ifade etmesi için özgür bir alan olduğundan bahsetti. Dijital aktivizmin daha geniş kitlelere ulaşma konusunda en etkili yöntemlerden biri olduğunu belirten Zylbeari, Kuzey Makedonya bağlamında geleneksel medya araçlarının çoğunlukla devletin kontrolünde olduğunu ve sosyal medya platformlarıyla, dijital haber yayıncılığının özellikle bu gibi durumlarda önem kazandığını ekledi. Dijital aktivistliğin pek çok farklı yöntemle yürütülebileceğinden bahseden Zylbeari, yerel seviyede doğruluk kontrolü girişimlerinin ve özellikle erken yaştan itibaren medya okuryazarlığının önemini vurguladı. Bu bağlamda baş editörü olduğu Arnavutça doğrulama platformu Truthmeter’a değindi. Son olarak medya çalışanlarının hem dijital hem de gerçek hayattaki tehditlere karşı bilinçli olması gerektiğini belirten Zylbeari, sivil toplum kuruluşlarının bu alandaki önemini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.