16 Mayıs 2025

Hrant Dink Vakfı olarak, eski çalışanımız Caner Gönder tarafından kurumumuza “haksız fesih” nedeniyle açılan tazminat davası ve sonrasında kendisinin kurumumuza karşı başlattığı karalama kampanyası süreci hakkında bize yöneltilen soruları ve cevaplarını kamuoyuyla paylaşmayı bir sorumluluk addediyoruz. Henüz tamamlanmamış olan mahkeme süreci sonunda ne karar çıkarsa çıksın, bizim için asıl önemlisi topluma hesap vermektir.

1. Caner Gönder Vakıf’ta hangi pozisyonda işe başlamıştır ve kendisi ile imzalanan 18 aylık iş sözleşmesi hangi gerekçeyle feshedilmiştir?
Caner Gönder kapsayıcı dil atölyesi eğitmeni olarak işe alındı. Bu atölyelerde eğitmenlerden nefret söylemi tespiti, ayrımcılıkla ilişkili kavramlar ve kolaylaştırıcılık konularında beceri bekliyoruz. 6 ay boyunca kendisine bu konularda kaynaklar, eğitimler verdik, birçok defa atölyelere gözlemci olarak katıldı ve denemeler yaptık, ancak kapsayıcı dil eğitmenliği için yaptığı pilot denemelerde yetersiz olduğu görüldü. Bu süreçte, denemeler sonrası kendisine sözlü ve yazılı geri bildirimler iletildi. Geri bildirimlere rağmen kendisinin azınlık hakları ve cinsiyetçilik konularındaki söylem ve tavrının kurumumuzun değerleri ve duruşuyla uyuşmadığı görüldü. Atölye katılımcılarına ve ekip arkadaşlarına bazı görüşleri dayatmaya çalışan üslubu, dili ve sert tutumuyla da kolaylaştırıcılık konusundaki vasıflarının yetersiz olduğu görüldü. Bu sebeplerle iş sözleşmesini süresi dolmadan sonlandırmak zorunda kaldık.

2. Neden işten çıkarıldı? Ne yaşandı?
İşe girdiği konumun “Kapsayıcı Dil” ile ilgili olduğunu ve buna uygun olmayan bir çalışan olduğunu vurgulamak isteriz. Devam etmekte olan bir dava sürecinin içeriğiyle ilgili açıklama yapmaktan ve eski bir çalışanla ilgili ayrıntıları kamuoyu önünde konuşmaktan imtina ediyoruz. Sadece şu kadarını söylemekle yetinelim; kullandığı ve hatta kullanılabilir diye ısrar ettiği biri ‘homofobik’ diğeri ‘dini ayrımcı’ iki söylem gibi nefret söyleminin ne olduğu konusundaki anlayışı, ekiple ilişkilerindeki öfkeli tutumları sonucunda bu kararı vermek zorunda kaldık. Şu anda sosyal medyada kullandığı ve yaygınlaştırdığı dil de kapsayıcı dil eğitmenliği vasıfları konusundaki tespitimizi teyit eder niteliktedir.

3. Mahkemenin konusu tam olarak nedir? Çalışma koşulları, kötü muamele gibi konuları da kapsıyor mu?

Caner Gönder’in açmış olduğu dava; işe iade ya da ücret, kıdem, ihbar, fazla mesai, yıllık izin, ayrımcılık tazminatı vb. gibi alacak talebi, mobbing ve emek sömürüsü değildir. Açılan dava, haksız fesih iddiasına dayanan bakiye süre ücret alacağı ve haksız fesih tazminatı davası olup yürüttüğü kampanyadaki şu anki iddialarla davanın ilgisi yoktur.
Dava konusu iş sözleşmesinin süresinden önce feshiyle ilgili bir tazminat davası. Yani çalıştığı 6 ayla ilgili bir “hak gaspı” değil, çalışmadığı 12 aya dair çok yüklü bir tazminat davası. Eski çalışanımızın dava ile ilgisi olmayan sosyal medya üzerinden beyan ettiği çalışma koşullarıyla ilgili iddialarının gerçeklikle ilgisi yoktur. Maalesef, meseleyi tazminat talebinin ötesinde bir emek sömürüsü çerçevesine çekmek, toplumun haklı hassasiyetlerine hitap ederek dezenformasyonu yayma zemini olarak kullanılıyor. Bu konudaki hukuki haklarımızı saklı tutuyoruz.

4. İşten çıkarılma gerekçelerine dair kendisine geri bildirim verilmiş midir?

Elbette. Vakıf her eğitim vermek için işe başlayan eğitmen adayı ile yaptığı gibi kendisiyle de çok defa pilot denemeler yaptı. Bu denemeler sonunda ekip tarafından kendisine sözlü ve yazılı geri bildirimler verildi. Bu geri bildirimler atölyenin kavramsal konularına, nefret söylemini ayırt etmeye ve vakfın değerleriyle uygun olan eğitmenlik becerilerine dair bilgilendirmelerdir.
Ancak, ekip arkadaşlarının ve yöneticilerin atölyeyi yürütebilmesi için pozitif, yapıcı, destekleyici adımlarına rağmen ekip arkadaşlarına karşı sürekli ters ve üstten bir dille, eleştiriye kapalı ve kendisinin en iyisini bildiği yönündeki tavırlarına devam etmesi, geriye kalan 12 aylık iş süresinin bu şekilde devam ettirilmesinin projenin yürüyebilmesi için mümkün olmaması sebebiyle daha önce de kendisine yazılı olarak bildirildiği üzere 08.12.2023 tarihinde iş akdi feshedilmiştir.

5. Neden 2 aylık deneme süresinde işten çıkarmadınız?

Verdiğimiz geri bildirimler ve değerlendirmelerle, kendisini geliştirebilmesi ve değiştirmesi niyetine itibar edilmiş, deneme süresini aşan iç eğitimlerde durumu düzelteceğine güvenilmiş, tavırlarındaki iniş çıkışlar nedeniyle, deneme süresi aşılarak, gereğinden fazla zaman verilmiştir.
2 aylık deneme süresinin aşılmasındaki temel etken kendi beyanlarının aksine vakfın ekipten birini işten çıkarma kararını alma konusundaki isteksizliği ve yan yana durma konusundaki ısrarıdır. Bir insanı işten çıkarma kararı Hrant Dink Vakfı için kolay bir karar değildir. Ancak bazı durumlarda çalışma sürecinin hangi safhasında cereyan ederse etsin haklı gerekçeler oluşur. Maalesef onun durumunda mecbur kalındı. Yeterince ve hatta fazla fırsat tanındığı açıktır.

6. İşten çıkarma işleminin SGK kodu “Kod 42” olarak bildirilmesinin nedeni nedir?

Biz kendisini kapsayıcı dil atölyelerini yürütmesi için işe aldık ve bu süreçte bu atölyeleri yürütmeye yetkin olduğunu iddia etmesine rağmen bu vasfının olmadığını defalarca tespit ettik ve raporladık. Bu yüzden de bunun karşılığı olan Kod 42’den “İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürmesi” sebebine dayanılarak hukuksal olarak haklı nedenlerle sözleşmesi sonlandırıldı.

7. Caner Gönder’in talep ettiğini söylediği “vakıfta eğitmenlik dışında başka bir pozisyonda çalışma isteği” neden karşılanamadı?

Hrant Dink Vakfı, çoğu STK gibi proje bazlı çalışan bir kurum. Projelere dahil olan ekip arkadaşlarımız dahil oldukları projenin gerektirdiği uzmanlığa göre işe alınıp, proje süresince çalışıyor. Kadrolu çalışan sayımız çok az. Her projede gereken vasıflar farklı. Projenin gerekliliklerine göre iş bölümleri ve pozisyonlar belirleniyor. Caner Gönder’in dahil olduğu projedeki eğitmenlik görevi dışında diğer vasıflarıyla çalışabileceği başka bir pozisyon o sırada bulunmuyordu. Ayrıca bazı durumlarda ekiple sorunlar yaşayan bir çalışanın varlığı, diğer çalışma arkadaşlarına hem iş hem manevi anlamda ek yükler getirebiliyor ve çalışma koşullarını iyice zorlaştırabiliyor.

8. Kod 42’den işten çıkarılınca bir kişi bir daha iş bulamaz mı?

Hayır, doğru değil. Biz sadece bizim verdiğimiz kapsayıcı dil atölyeleriyle ilgili gerekli vasıfları karşılamadığı sebebiyle bu koddan çıkardık. Kod 42’den işten çıkarmak ilgili kişinin sahip olduğu bütün vasıflarına dair bir yargıda bulunmaz.
Kod 42 (4857/25/II-a); “İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması” durumunu açıklamakta, Gönder de “sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürmesi” sebebiyle bu koddan çıkış yapılmıştır. Kendisi hala “kapsayıcı dil eğitmenliği” vasıflarının kendisinde olduğunu iddia etmekte. Biz de bu vasıfların olmadığı tespit ettiğimiz için haklı olarak çıkardığımızı iddia ediyoruz.
Gönder’in iddia ettiğinin aksine yüz kızartıcı suç kodları; Kod 43 (4857/25/II-b); İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması, Kod 44 (4857/25/II-c); İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması), Kod 46 (İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması) vb. kodlardır.

9. Kod 42 yüzünden işsizlik maaşı alamadığı doğru mu? 

Gönder’in durumu yasal yükümlülüklerimiz gereği olarak avukatımıza sorulmuş ve çıkarılış sebebine uygun olan koddan çıkışı yapılmıştır.
İşsizlik maaşı, “Belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi” durumunda çıkış kodlarından kod 5 ile çıktığı durumu kapsamaktadır ve çalışan bu durumda diğer koşulları da sağlıyorsa (bu koddan çıkışta işsizlik maaşı alınabilmesi için işten ayrılındığı tarihten itibaren geriye doğru son üç yıl içinde 600 günlük çalışma ve prim ödemenizin olması da gerekmektedir ki Gönder kurumumuzda 173 gün çalışmış olup işsizlik maaşı alabilmesi için bizden önceki çalışma süresini doldurup doldurmadığı tarafımızca bilinmemektedir), işsizlik ödeneği almaya hak kazanır.

10. 5 Kasım 2024 tarihli mahkeme kararına rağmen neden istinaf yoluna başvurulmuştur? Neden alt mahkeme tarafından hükmedilen tazminat kararına uymuyorsunuz? 

Mahkeme süreci devam etmekte ve kesinleşmiş bir karar yok. Kesinleşmiş bir karar olsa Hrant Dink Vakfı mahkeme kararını uygulamama lüksüne sahip olabilir mi? Olamaz.
Alt mahkeme sürecinde e-tebligatın bize ulaşmaması nedeniyle davadan geç haberdar olduk. Caner Gönder'in iddia ettiğinin aksine kendilerinin de tanıklarımızın dinlenmesine itirazi sebebiyle savunma hakkımızı kullanamadık ve işten çıkarma gerekçelerini mahkemeye sunamadık. Bizim işten çıkarma gerekçelerimiz mahkemede gereğince değerlendirilmeden, tanıklarımız dinlenmeden karar verildiği için istinafa başvurmak zorunda kaldık. Haklı olduğumuzu düşündüğümüz bir meselede hukuki haklarımızı sonuna kadar kullanmak kurumsal sorumluluğumuzdur. Kaldı ki, savunmamızı tam yapmış olsaydık bile istinafa gitmek bir kişi ya da kurumun hakkıdır ve bizimki gibi kısıtlı kaynakları olan bir sivil toplum kuruluşu icin sorumluluktur.

11. E-tebligat size neden ulaşmadı? Geç de olsa mahkemeye katılım sağladığınız ve savunmanızı yaptığınız iddia ediliyor?

Caner Gönder tarafından 24.03.2024 tarihinde kurumumuza karşı açılan davadan 12.07.2024 tarihinde (bu arada iki duruşma yapılmış, davacı tanığı dinlenmiştir) haberdar olduk. Davadan haberdar olmamamızın nedenini araştırdığımızda; mahkeme kalemi tarafından tebligatın, “e tebligat” olarak yapıldığı belirtildi. E-devlet üzerinden kontrol ettiğimizde, Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı sıfatı nedeniyle Rakel Dink adına kendisinden habersiz “e tebligat” bilgilerinin açıldığını, bu bilgilerin içerisinde Rakel Dink ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan bir telefon numarası ve e-mail adresinin girildiğini gördük. Bu yanlış ve şaibeli bilgilerin sisteme kim tarafından nasıl işlendiği tarafımızca bilinmemekte olup, bir kimlik hırsızlığı ihtimali de göz önünde bulundurularak konu ile ilgili başvurular tarafımızca yapılmaktadır.
Davadan haberdar olunduktan sonra, vekilimiz aracılığı ile ilk defa katılabildiğimiz 26.09.2024 tarihli üçüncü duruşmada tanıklarımızın dinlenmesi talebimiz, davacının muvafakat vermemesi nedeniyle mahkemece reddedilmiştir. Davacı muvafakat verse tanıklarımız dinlenecek biz de savunmamızı yapmış olacaktık. Maalesef söylemlerinin aksine süreçte bu iyi niyeti de göremedik.

12. Neden istinafa giderken tazminatı ödemek yerine icra müdürlüğüne teminat yatırıldı?

Talep edilen tazminat miktarı çok yüksek. Biz bir sivil toplum kuruluşuyuz. Vakıf başvurduğu projeler için aldığı şartlı bağışlarla ayakta kalıyor ve bu maddi kaynaklar vakfa amaçlarıyla ilgili kullanması için emanet ediliyor.
Biz kâr amacı gütmeyen, özel sektör şirketleri gibi sermaye birikimi ya da hissedarları olmayan, kaynakları sınırlı ve kaynakların nasıl kullanıldığını düzenli raporlama yükümlülüğü olan bir sivil toplum kuruluşuyuz. Bu kaynakların yerinde kullanımını sağlamak Yönetim Kurulumuzun sorumluluğudur.
İcra müdürlüğüne teminat ile üst mahkemeye gitme hakkımızı kullanmayı tercih ettik.
Söz konusu bir milyon TL’ye yakın tazminat miktarı, icra dosyası üzerinden bankada bloke edilmiş olup, üst mahkeme kararı sonrasında eğer karar eski çalışanımız lehine sonuçlanırsa, kendisi herhangi bir maddi kayba uğramaksızın, biriken faizleriyle birlikte derhal ödenecektir.
Vakfımızın mahkeme kararlarını yerine getirmemesi gibi bir durum elbette ve hiçbir koşulda söz konusu olamaz; yalnızca adil bir yargılama için yasal haklarımızı kullanmaktayız.

13. Caner Gönder ve vekilleriyle yapılan görüşmelerde, Caner Gönder’a yönelik psikolojik baskı oluşturabilecek ifadeler kullanıldığı iddiası hakkında ne söylersiniz?

Toplantıda vekiller mevcuttu ve tüm konuşmalara şahit oldular. Buna karşılık kendisi mahkeme süreci boyunca Vakıf’ta düzenlenen bütün etkinliklerimize kayıt yaptırıp ekip arkadaşlarımızı rahatsız etti. Bununla ilgili rahatsızlığımızı dile getirdik. Kurumla bir dava süreci yürürken, çalışanları etkinlikleri sırasında bu konuyla ilgili taciz etmenin rahatsızlık verdiği kendisine izah edildi. Ekip arkadaşlarımızın görevlerini yapabilmeleri için alanlarına saygı duyulmasını istedik. Dava süreci devam ederken etkinliklere kayıt olmasının ve katılmasının özellikle çalışanları tedirgin edici bir davranış olduğunu dile getirdik. Ayrıca kendisine dava devam ederken etkinliklerde yer almamasının daha uygun olacağını, dilerse dava tamamlandıktan sonra katılabileceğini ilettik. Ekibin alanına saygılı olunmasını istemenin tehdit ve baskı olarak yorumlanmasına anlam veremiyoruz.

14.  Caner Gönder’in bu süreçte defalarca gözaltına alınması hakkında vakıf olarak bir değerlendirmeniz var mı?

Maalesef bu süreçte eylemini vakfın binası önünden Hrant Dink’in öldürüldüğü yere taşımasından sonra birkaç kez gözaltına alındığını öğrendik. Sosyal medyada kendisini polise bizim şikayet ettiğimize dair bir algı yaratılıyor. Oysa polisin “şikayetçi misiniz” sorularına cevabımız her seferinde  “hayır, değiliz” oldu. Gözaltıları ve varsa yapılan kötü muameleyi elbette kınıyoruz.

15. İşten çıkarma süreci nasıldı? Haksız ve hukuksuz yöntemlerle mi işten çıkarıldı?

Caner Gönder'in çıkış sürecinde muhasebe programının otomatik olarak hazırladığı standart ibranameyi (istifa ibranamesi değil) mali müşavirimiz hazırlayıp göndermiştir. Sonrasında tüm çıkış evraklarıyla beraber (bordro, ücret pusulası, ibraname, işten çıkış bildirgesi) imzalaması rica edilmiştir. Ayrıca istifa dilekçesi imzalatmak istememiz ya da yine iddia ettiği gibi bunu imzalamadığı için kendisini kod 42 den çıkarmamız söz konusu değildir. Zaten son pilot eğitim öncesinde eğitim değerlendirme sonucunda başarılı olamazsa işten çıkışının yapılacağı 21 Kasım 2023 tarihinde ve sonrasında da 5 Aralık 2023 tarihinde yazılı olarak kendisine bildirilmistir. Konuya dair kendisinin de imzaladığı ihtar yazısı bulunmaktadır. İmzalı ihtar yazısı mevcutken istifa dilekçesi gibi taleplerin olması anlamsızdır. Kendisi işten çıkışının yapıldığı 8 Aralık 2023 tarihinde standart sistemden çıkan ibranameyi (kaldı ki bu ibranamede alınan maaş miktarı ve kendisine ödenen ihbar tazminatı rakamı gibi kalemler ve bunları aldığına dair ibareler bulunmaktadır) değiştirmek, istediği cümleleri eklemek istemiş ve şahitlerin önünde öfke kontrolü sorunu tekrarlanmıştır. Normalde işten çıkışı 14 gün önce bildirildiğinde ihbar tazminatı ödeme zorunluluğu kalkar, ancak biz 18 gün önce bu durumu kendisine yazılı bildirmemize rağmen tazminat ödemeyi tercih ettik.
Maalesef bu da karalama kampanyasının bir parçası olarak Vakfın itibarini zedelemek için mesele bir tazminat meselesinin ötesindeymiş ve Vakıf’ta hukuksuz uygulama varmış gibi çirkin bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Kurumu usulsüz prosedürlerle suçlamak ağır bir ithamdır. Tüm bu yalan ithamlarla ilgili haklarımızı değerlendireceğiz. Hrant Dink Vakfı, düzenli denetlenen bir kurumdur. Her yıl uluslararası bağımsız bir kuruluş tarafından da denetlenir ve raporlarımız yayınlanır. Ayrıca projelerimiz de donörler tarafından denetlenir ve her kuruşun hesabı şeffaf bir şekilde verilmektedir.

16. Vicdan ve adalet göz önüne alınırsa, çalışanınızın böyle bir yola başvurmasında haklı sebepler olamaz mı?

İstinaf süresinin uzunluğu ve yasal faizlerin enflasyon karşısındaki durumu elbette önemli bir sorundur ve bunlara dönük eleştiriler kuşkusuz haklıdır. Ancak bunlar kurumumuzun sorumlu olmadığı konulardır. Gerçekten haksız fesih durumlarında önemli bir mağduriyet kalemidir. Ancak söz konusu vakada işten çıkarma gerekçelerimizin haklı olduğuna inanmaktayız, haklarımızı sonuna kadar kullanacağız.
Elbette protesto, eylem yapmak demokratik bir haktır. Çalışanlarımızın huzurunu bozmayacak bir yol ve yöntemle yapıldığı ve etik sınırlar aşılmadığı sürece sözümüz olamaz. Olağan sürecinde ilerleyen bir davada, karar eski çalışma arkadaşımızın lehine sonuçlandığında hak ettiğini alacağı kesin olan bir süreçte neden böyle bir kampanyaya ihtiyaç duydu anlayamıyoruz. Hukuki bir ihtilaf, kurumumuza karşı bir kampanyaya dönüştürülüyor. Seçilen yöntem, üslup, karalayıcı ifadeler, kuruma karşı yalan beyanlar, dil tercihleri ve en önemlisi, kurumla olan bir ihtilafla ilgili eylem yeri olarak vakfın binası yerine Hrant Dink’in öldürüldüğü yerin seçilmesiyle ilgili konuları kamu vicdanına bırakıyoruz. Elbette bunlarla ilgili hukuki haklarımız saklıdır. Ayrıca bu konularda sorun görmeyen kampanya destekçilerini kendi vicdanlarıyla baş başa bırakıyoruz. İşten çıkarmakla ilgili haklı sebeplerimiz olduğunu düşünüyoruz ve adaletli bir karar için savunma hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.

 

21 Nisan 2025 tarihli açıklamamıza buradan ulaşabilirsiniz.
17 Nisan 2025 tarihli açıklamamıza buradan ulaşabilirsiniz.