21 Nisan 2025

Hrant Dink Vakfı olarak, eski çalışanımız Caner Gönder tarafından kurumumuza haksız fesih nedeniyle açılan tazminat davası süreci hakkında kamuoyunu bilgilendirmeyi bir sorumluluk addediyoruz.

12 Haziran 2023 tarihinde kurumumuzla eski çalışanımız arasında “kapsayıcı dil atölyelerinde eğitmen” olarak 18 aylık belirli süreli iş sözleşmesi yapılmıştır. Ancak kurumumuz tarafından iş sözleşmesi 8 Aralık 2023 tarihinde “İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürmesi” sebebine dayanılarak hukuksal olarak haklı nedenlerle sonlandırılmıştır.

28 Mart 2025’te kurumumuzda, eski çalışanımız ile sendika temsilcisi ve avukatının da olduğu bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda istinaf itirazımızdan vazgeçmemiz talebinde bulunulmuş, kurumumuz tarafından da kendisine; 18 Nisan’da Vakıf Yönetim Kurulu’nda konunun konuşulup kendilerine cevap verileceği belirtilmiştir. Gönder, söz konusu toplantıdan çıkacak olan kararı bekleyeceğini belirtmesine rağmen, Yönetim Kurulu toplantısını beklemeden sosyal medya üzerinden gerçeği yansıtmayan bazı açıklamalar yapmış ve ardından da bir basın açıklaması yapmayı tercih etmiştir.

18 Nisan 2025 tarihinde toplanan Vakıf Yönetim Kurulumuz, eski çalışanımız ve avukatının istinaf başvurusundan vazgeçmemiz yönündeki talebini değerlendirmiştir.

Bu arada nedenini anlayamadığımız bir şekilde, alt mahkeme sürecinde e-tebligat sistemindeki “teknik bir aksaklık” nedeniyle Vakfımız davadan ancak son aşamada haberdar olmuş, bu nedenle savunma hakkını kullanamamış ve işten çıkarma gerekçelerini mahkemeye sunamamıştır. Bu aşamada önemle belirtmek isteriz ki, söz konusu tazminat miktarı icra dosyası üzerinden bankada bloke edilmiş olup, üst mahkeme kararı sonrasında eğer karar eski çalışanımız lehine sonuçlanırsa, kendisi herhangi bir maddi kayba uğramaksızın, biriken faizleriyle birlikte derhal ödenecektir. Vakfımızın mahkeme kararlarını yerine getirmemesi gibi bir durum elbette ve hiçbir koşulda söz konusu olamaz; yalnızca adil bir yargılama için yasal haklarımızı kullanmaktayız.

Kâr amacı gütmeyen, özel sektör şirketleri gibi sermaye birikimi ya da patronu olmayan, kaynakları sınırlı ve kaynakların nasıl kullanıldığını düzenli raporlama yükümlülüğü olan bir sivil toplum kuruluşu olarak, bu kaynakların yerinde kullanımını sağlamak adına hukuki sürecin tamamlanmasını beklemek Yönetim Kurulumuzun kurumsal sorumluluğudur.

Hrant Dink Vakfı olarak bugüne dek tüm çalışmalarımızda haklara saygılı, adil ve şeffaf bir tutum benimsemeye özen gösterdik. Olağan sürecinde ilerleyen ve mahkeme sonuca vardığında, eğer eski çalışma arkadaşımızın lehine sonuçlanırsa hak ettiğini alacağı hukuki bir ihtilafın, kurumumuza karşı bir kampanyaya dönüştürülmeye çalışılmasında iyi niyet bulmakta zorlanıyoruz. Özellikle hak odaklı çalışan sivil toplum kuruluşlarının kolayca hedef haline getirilebileceğini hatırlatmak isteriz. Bu gibi kurumlara karşı yürütülen meşru hak arayışlarında; herkesi yöntem, mecra ve üslup seçimi konusunda sorumlu ve hassas davranmaya, süreçlerin hukuki zeminde ilerlemesine özen göstermeye davet ediyoruz.

Hrant Dink Vakfı olarak, yürüttüğümüz her çalışmayı ve edindiğimiz her deneyimi bir öğrenme süreci olarak değerlendiriyor; bu bilgi ve kazanımları paylaşmayı önemsiyoruz. Bu süreçte de dinliyor, öğreniyor, düşünüyoruz. Bu deneyimden hareketle, sivil toplum alanındaki çalışma ilişkilerini, sivil toplum kuruluşlarının ve çalışanlarının karşılaştıkları zorlukları, yüzeysel tartışmalar yerine, yapıcı ve kapsamlı bir şekilde ele alacağımız bir eğitim ve tecrübe paylaşımı serisi düzenlemeyi planlıyoruz. Bu seriyle, sivil topluma yönelik anlamlı bir katkı sunmayı amaçlıyoruz ve tecrübeleriniz bizim için değerli olacaktır.

Saygılarımızla,
Hrant Dink Vakfı



17 Nisan 2025 tarihli açıklamamıza buradan ulaşabilirsiniz.