Hrant Dink Vakfı, Chirac Vakfı tarafından verilen Chirac Çatışmaların Önlenmesi Ödülü'ne layık görüldü. Hrant Dink Vakfı adına ödülü, Vakıf Başkanı Rakel Dink Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un elinden aldı. Emmanuel Macron, tören konuşmasının bir bölümünü Rakel Dink'e hitaben yaptı. Macron'un konuşması şu şekilde;

Bu yıl dokuzuncu kez verilen ödüllerin sahipleri 27 Eylül tarihinde toplanan Chirac Vakfı Jürisi'nin oylarıyla belirlendi. Törende, Lübnan kamplarındaki mültecilerin rehabilitasyonuna tiyatro aracılığıyla katkı sunan Zoukak Topluluğu da, Chirac Vakfı’nın Barış İçin Kültür Ödülü'nü aldı. 

2008 yılında Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından kurulan Chriac Vakfı'nın amacı ‘çatışmaların önlenmesi, kültürlerarası diyaloğu ve sağlığa erişim kalitesinin yükseltilmesini desteklemek’. 

Chirac Vakfı temsilcileri, ödülün jüri üyeleri ve seçici kurulunun yanı sıra, uluslararası basın kuruluşlarından temsilciler ve hak temelli savunuculuk alanındaki kanaat önderlerinin katıldığı ödül töreninde, Hrant Dink Vakfı adına ödülü, Vakıf Başkanı Rakel Dink Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un elinden aldı. Rakel Dink'in ödül konuşmasının tam metni şu şekilde;

Cliquez ici pour français
Այստեղ Հայերենի համար։

Saygıdeğer Cumhurbaşkanı Macron, Değerli Chirac Ailesi ve Vakfı Yönetenleri, Saygıdeğer Konuklar,

2007 yılında ailemizin başına gelen felaketin ardından bu Vakfı dostlarla birlikte kurma kararı aldığımızda tek bir niyetimiz vardı: Hrant’ın mücadelesini bu kurumla sürdürmek, hayatımızda oluşan büyük boşluğu onun insan hakları mücadelesiyle doldurmaya çalışmak. Onu hedef gösteren, düşmanlaştıran, öldüren ırkçı zihniyet, bugün sadece Türkiye’de iktidardan pay almaya çalışmakla kalmıyor, dünyada da yükseliyor, yeni “öteki”ler ve “düşman”lar yaratıyor, duvarlar örüyor. Bu dünyada o kadar acı yaşandı ki, artık yetmez mi? Bu kadar kan ve gözyaşı yetmez mi? Acıları çoğaltmak yerine, var olan acılara şifa olma yollarını aramak gerekmez mi? Devletlerin amacı öldürmek değil yaşatmak olmalı! Çünkü Tanrı bize ‘korkaklık ruhu değil, güç, sevgi ve özdenetim ruhu vermiştir’ [İncil, 2.Timoteos 1:7]

Yerinden yurdundan edilmenin ne demek olduğunu bilen bir Ermeni olarak bugün milyonlarca mültecinin köklerinden kopup dünyaya savrulduğunu görmek ayrı bir acı veriyor. Bu durumla ilgili devletlerin reaksiyonunu izlemek ise ibretlik... Maalesef nefret söylemi tüm dünyada yükseliyor ve insanları kendi dini veya etnik mahallelerine daha da kapanmaya yöneltiyor.

Ancak yükselen yalnızca nefret söylemi değil. İnsan haklarını savunanların sesi de daha çok yükseliyor. Vakfımızın amacı, kendi yuvamız Türkiye’den başlayarak ayrımcılıkla mücadele etmek, diyalog ve barış dili kurmak, farklı kimlikleri yakınlaştırmak, kültürel mirası korumak, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini geliştirmek, duvarlar örülen bir dönemde sınırları açmak, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin gelişmesine katkı sunmak ve en önemlisi insanların kafalarındaki sınırları aşmak. Biz bütün bunlar için Türkiye’de Ermeni, Türk, Kürt, Müslüman, Hristiyan birlikte çalışıyoruz. Dünyada aynı idealler için çalışan, insan hakları mücadelesini yürüten büyük ailenin bir parçası olmak bize onur veriyor. Bazen dev dalgalara karşı verilen bir mücadele hissi verse de ne Türkiye’de ne de dünyada yalnız olmadığımızı bilmek bize umut veriyor. Bugün ilham verici Zoukak Topluluğu ile birlikte bu ödülü almak ve aranızda olmak da bize güç kattı. Türkiye’de demokrasi için çalışan, zor zamanlardan geçen herkese de güç vermesini umduğumuz bu ödül için tüm içtenliğimle, kendi adıma ve Vakfımız adına teşekkür ediyorum.


Français

Monsieur le Président Macron, Chère Famille Chirac et les Directeurs de Fondation, Chers Invités;

Suite au désastre que nous avons vécu dans notre famille en 2007, nous avons décidé avec les amis de monter la Fondation. Cette Fondation n’a qu’une seule intention: Poursuivre la cause de Hrant, essayer de remplir le grand vide qui s’est créé dans notre vie par sa lutte pour les droits de l’homme. La mentalité raciste, qui l’a visé, qui l’a affiché comme ennemi et qui l’a tué, non seulement partage aujourd’hui le pouvoir en Turquie, mais elle monte aussi dans le monde entier, en créant des nouveaux ‘autres’ et des nouveaux ‘ennemis’, et en construisant des murs. Tant de souffrances ont été vécues au monde, cela ne suffi-t-ilt pas? Tant de sang et larmes écoulés ne suffisent-ils pas ? Ne faudrait-il pas trouver des remèdes aux souffrances déjà existantes au lieu de multiplier les souffrances ? L’objectif des Etats doit être de faire vivre et non de tuer! Parce que « Dieu nous a donné un Esprit qui, loin de faire de nous des lâches, nous rend forts, aimants et réfléchis » [Bible, 2.Timoteos 1:7]

En tant qu’arménienne déterritorialisée, je souffre aujourd’hui de voir des millions de réfugiés arrachés de leur racine, dispersés dans le monde. Et quelle désespérance de constater les positions prises par les Etats au sujet de cette situation... Malheureusement, le discours de haine augmente dans le monde entier et conduit les gens à s’enfermer dans leur quartier selon leur appartenance ethnique et religieuse.

Pourtant, ce n’est pas seulement le discours de haine qui monte. La voix des défendeurs des droits de l’homme augmente de plus en plus aussi. Le but de notre fondation, c’est de lutter contre la discrimination en commençant par notre patrie la Turquie, de construire un langage de dialogue et de paix, rapprocher les cultures diverses, protéger l’héritage culturelle, développer les relations entre la Turquie et l’Europe, ouvrir les frontières pendant une période où on construit des murs, contribuer à l’amélioration des relations entre la Turquie et l’Arménie et le plus important, de surpasser les frontières existantes dans la tête des personnes. Nous, les arméniens, les turcs, les kurdes, les musulmans et les chrétiens, nous travaillons tous ensemble en Turquie pour ces causes. Nous sommes honorés de faire partie d’une grande famille qui travaille pour les mêmes idéaux et qui contribue aux droits des hommes dans le monde entier. Même si parfois nous avons l’impression de lutter contre des hautes vagues, la conviction de ne pas être seuls ni en Turquie ni dans le monde entier nous donne de l’espoir.

Aujourd’hui nous sommes de nouveau revigorés en étant parmi vous et en recevant ce prix avec l’inspirante Ensemble Zoukak. Je vous remercie très sincèrement personnellement et aussi au nom de notre Fondation pour ce prix, en espérant que celui-ci encourage tous ceux qui travaillent en Turquie pour la construction de la démocratie et qui passent par des moments difficiles.


Հայերեն

Ձերդ գերազանցություն Նախագահ Մակրոն, հարգարժան Շիրակ ընտանիք, մեծարգո հյուրեր,

Երբ 2007թ. մեր ընտանիքի վերապրած ողբերգությունից հետո մեր ընկերների հետ միասին որոշեցինք հիմնել այս հիմնադրամը, միայն մեկ մտադրություն ունեինք՝ շարունակել Հրանտի ջանքերը այս կառույցի միջոցով, ու մարդու իրավունքների համար պայքարելով փորձել լրացնել մեր կյանքում ստեղծված մեծ դատարկությունը: Ռասիստական մտածողությունը, որ նրան թիրախ եւ թշնամի դարձրեց, եւ որը սպանեց նրան, այսօր ոչ միայն ջանում է իշխանություն ձեռք բերել Թուրքիայում, այլև տարածվում է ամբողջ աշխարհում՝ ստեղծելով նոր «ուրիշներ» եւ «թշնամիներ», վեր խոյացնելով նոր պատեր: Այս աշխարհն այնքան ցավ է ապրել. արդյո՞ք սա բավական չէ: Այսքան արյուն եւ արցունք է թափվել, հերի՞ք չէ: Ցավ ու տառապանք քարոզելու փոխարեն՝ չպիտի արդյո՞ք ուղիներ գտնենք ամոքելու ցավը: Պետությունների նպատակը չպիտի լինի սպանելը, այլ կենդանի պահելը․ «Որովհետեւ Աստուած մեզ երկչոտութեան ոգի չտուեց, այլ՝ զօրութեան, սիրոյ եւ զգաստութեան:» (Աստվածաշունչ, Տիմոթեոս 2 1:7):

Որպես հայ, ով գիտի թե ինչ է նշանակում լինել տեղահանված, ես ցավ եմ ապրում՝ տեսնելով տեղահան եղած ու աշխարհով մեկ ցրված միլիոնավոր փախստականներին: Հատկապես ապշեցուցիչ է հետեւել այս իրավիճակի վերաբերյալ պետությունների արձագանքին: Ատելության խոսքը թափ է առնում ողջ աշխորհում եւ ստիպում մարդկանց էլ ավելի մեկուսանալ իրենց սեփական կրոնական եւ ազգային համայնքներում:

Միայն ատելության խոսքը չէ, սակայն, որ թափ է առնում: Մարդու իրավունքների պաշտպանների ձայները ևս բարձրանում են: Մեր հիմնադրամի նպատակն է պայքարել խտրականության դեմ՝ սկսած մեր սեփական տնից՝ Թուրքիայից, ստեղծել երկխոսության եւ խաղաղության լեզու, տարբեր ինքնության մարդկանց մերձեցնել, պահպանել մշակութային ժառանգությունը, բարելավել Թուրքիա-ԵՄ հարաբերությունները, բացել սահմանները մի ժամանակաշրջանում, երբ պատեր են կառուցվում, նպաստել Թուրքիա-Հայաստան հարաբերություններին, եւ ամենակարեւորը, հաղթահարել մարդկանց մտքում գոյություն ունեցող սահմանները: Այս ամենին հասնելու համար Թուրքիայում մենք գործում ենք միասնաբար՝ հայերով, թուրքերով, քրդերով, մահմեդականներով եւ քրիստոնյաներով: Մենք հպարտ ենք լինել մասը այդ մեծ ընտանիքը, որը կռիվ է տալիս նույն գաղափարների համար եւ ողջ աշխարհում պայքարում է մարդու իրավունքների համար: Չնայած երբեմն մեզ թվում է, թե մենք պայքարում ենք մեծ ալիքների դեմ, մեզ անչափ հույս է տալիս այն գիտակցումը, որ մենք միայնակ չենք՝ լինի Թուրքիայում, թե աշխարհում: Այս մրցանակն ստանալով ոգեշնչող «Զուկակ» թատերական ընկերության հետ միասին եւ այսօր լինելով այստեղ ձեզ հետ՝ մենք ավելի ուժեղ ենք դառնում: Իմ եւ մեր հիմնադրամի անունից՝ սրտանց ցանկանում եմ երախտագիտություն հայտնել մրցանակի համար, որը, հուսով ենք, էլ ավելի կզորացնի բոլոր նրանց, ովքեր Թուրքիայում պայքարում են ժողովրդավարության համար եւ դժվարին ժամանակներ են ապրում: