Agos, 21 Temmuz 2000
Kürtçe eğitim sorununun etrafında dönen tartışmalara, şu Ermeni halimle ben de katılsam haddimi aşmış olur muyum?
Gerçi bugüne değin malum çevreler 'Kürt Sorunu'nun aslında 'Ermeni Sorunu' olduğunu hep söyleyegeldiler ama... Bunların sağı solu belli mi olur? Şimdi de kalkar "Sen ne karışıyorsun bu işe, sana mı düştü 'Kürt Sorunu'nu konuşmak?" diyebilirler pekala.
Ben yine de, şu Temmuz sıcağının başıma vurmuşluğuyla, tescilli bir 'öteki' olarak, yaşanmışlıklardan edindiğim deneyimle, tartışmalara zenginlik katabileceğime inanıyor ve ufkunuzu biraz zorlamak için diyorum ki... "Türkiyeli bir Ermeni olarak artık payıma düşen Kürtçemi istiyorum."
Biliyorum şaşırdınız. Ne demek istediğimi açacağım ama ilkin sizlere daha da şaşırtıcı gelecek bir saptama.
Biz Ermeniler, bilindiği gibi kendi olanaklarıyla, devletten bir kuruş yardım almadan, kendi okullarında ana dilleriyle eğitim yapabilme şansını elde etmiş 'mutlu azınlık'(!) gibi görünürüz.
Ne var ki, bu işin, 'içi beni, dışı sizi yakan' bir yanı da var. Yaklaşık 70 bin nüfuslu Ermeni cemaatinin sadece dört bin civarındaki öğrencisi okur bu okullarda. Kalan büyük çoğunluk, kolej, özel okul gibi albenisi yüksek üstelik de pahalı okullara gider. Bu azalma da yıldan yıla ciddi bir ivmeyle artar. Kültürel oturmuşluğu çok eskilere ve önemli bir zenginliğe dayanan bir azınlık grup dahi, küreselleşmenin o dayanılmaz rüzgârıyla sürüklenip, anadilini bir ölçüde boşlayıp, küresel dillerin ve eğitimin peşinde koşuyorsa, bunun birilerine bir şeyler anlatması lazım. Bu gerçeği bulundurun zulanızın bir kenarında.
Şimdi gelelim Kopenhag Kriterleri çerçevesinde dayatılan, 'ana dilinde eğitim hakkı'nın ülke bütünlüğü açısından büyük bir tehdit olarak gösterilmesine ilişkin itirazıma.
Diyorum ki, Kürtçe eğitim veren okulların olmasının önemli ve asıl vazgeçilmez nedeni pek dile getirilmiyor.
Bu okullar açılmalı ama sadece Kürtlerin hakkı olduğu için değil. Bir Ermeni olarak ben de çocuğuma Kürtçe öğretmek hakkına sahip olmalıyım. Tıpkı Ermeni olmayanların da Ermeni okulunda çocuklarını okutma hakkına sahip olabilmeleri gibi...
Anadolu harmanında ne Kürtçe salt Kürtlere, ne de Ermenice salt Ermenilere terk edilebilir. Türkçe bilmek kimseyi Türkleştirmediği gibi, Kürtçe bilmek de bir Ermeni'yi Kürtleştirmez. Kürtçeyi salt Kürt'ün tekeline bırakmak olsa olsa Kürtçülüğü, Ermeniceyi de Ermeni'nin tekeline bırakmak Ermeniciliği besler.
Bu topraklara yakışan, birbirlerinin dillerini bilen ve konuşan farklılıkların bir aradalığıdır. Yedi düvelin dilini getirip okullarımıza sokuşturuyoruz da, bir arada yaşadığımız insanların dilini kendimize ait hissetmekten ve öğrenmekten niçin kaçınıyoruz?