BirGün, 25 Mayıs 2004

Güldal Kızıldemir'in Cuma günkü 'Mayın Çocukları' başlıklı yazısı aldı götürdü beni çocuklarımızın dünyasına. "Çocuk dediğin oyun oynarken salıncaktan düşer dizini kanatır, ağaçtan düşer kolunu kırar, bilemedin damdan düşer bacağını kırar. Oynarken mayına basıp patlayan çocuk olur mu hiç?" diye soruyor, patlayan mayınla havaya uçan çocukları anlatıyordu Kızıldemir.

Mayın tarlalarımız... Çirkin uygarlığımızın çocuk mezarlıkları.

Okuduğumu bir satırda geçiştirmemek, yüreğimin 'cız'ını günlük yaşantımın patırtısında boğmamak için olsa gerek, çocukların dünyasına daldım gün boyu. Ayrıntılarla oynaştım anlamsızca. Mesela size garip gelecek ama mayının patladığı anda, çocukların oynadığı oyunun ne olabileceğini merak ettim gün boyu. Ne oynuyorlardı dersiniz... gelane mi, hablo mu, holane mi?

Bir zamanların Silopi Ermeni Aşireti'nden olan eşim Rakel anlatır... Silopili çocukların oynadığı oyunun adıymış 'gelane'... "Dikili" demekmiş Kürtçede.

Sivri uzun taşları dikerlermiş yan yana sırayla. Belli mesafeden de yuvarlak bir taş yuvarlar, dikili taşları devirmeye çalışırlarmış. Bir atışta çok deviren kazanırmış. 'Bowling'in taşlı versiyonu anlayacağınız... Silopi 'bowling'i.

Gece ay ışığında oynadıkları bir oyunmuş 'hablo'. Çocuklar iki gruba ayrılırlar. Ebe, bir kilo ağırlığında seçilmiş bir taşı yanan ocakta ısıtır ve var gücüyle fırlatır uzaklara. Takımlar ay ışığının bahşettiği kadarıyla gözün, taşın düşmesinden yansıyan ses kadarıyla kulağın, en fazla da taşın ısısını arayan elin yordamıyla yarışırlar ve taşı bulup kaleye geri getirmeye koşuştururlar. Taşı bulup kaleye dönenleri engellemeye çalışan rakip oyuncuların şiddeti andıran el, ense, bacak hareketleri ise belki de oyunun en tatlı yanı. Silopi 'rugby'si sanki.

Bir diğer oyun ise 'holane'. Bir metrelik bir sopanın ucunu baston biçiminde kıvırıp, belirledikleri bir alandaki deliğe, küçük taşları vura vura taşırlarmış 'holane'de. Bal gibi Silopi golfü işte.

'Oyun', 'zaman' ve 'mekân'

İnsanoğlunun uygarlık dediğimiz ortak yaratısının çok bilinmeyenli denklemini çözmeye yarayan gerçek veriler. İnanılmaz bir berraklık taşıyorlar kendi içlerinde. Şimdi mesela 'mekân' derseniz kel alaka, Amerika nere Silopi nere. 'zaman' derseniz yine kel alaka, o zaman televizyon bile yok ki "Silopililer Amerikalılardan çalmış" diyelim. Peki bu ortaklığın sırrı ne? Çocuk masumluğu.

Nereye gitsem çocuk oyunlarını ararım sokaklarda.

Bir gün Prag'da, bir gün New York'ta, bir gün Şatilla'da. Birbirinden bu kadar habersiz, birbirinin bu kadar aynı. Bir yanda Doğu ve Batı ayrışması ve 'medeniyetler çatışması' denen büyük oyunlarımız ve bu oyunlarda yarattığımız mayın tarlalarımız... Diğer yanda masum çocuk oyunlarımız... 'Bowling', 'rugby', golf... 'Gelane', 'hablo', 'holane'.

Büyük oyunlarımızda katloluyor çocuk oyunlarımız.

Bir yanda çocuklar oynuyor kırlarda, bayırlarda, sokak aralarında. Bir yanda çocuklar ölüyor mayın tarlalarında.