Samar Badawi, 1981 yılında Suudi Arabistan’da doğdu. İnsan hakları mücadelesine, kendisine 15 yıl boyunca fiziksel istismarda bulunan babasını mahkemeye vererek, çok genç yaşta başladı. Suudi Arabistan’daki her yaştan kadının erkek bir velisi olmasını zorunlu kılan erkek vesayet sistemine karşı çıkarak, evlenmesini kabul etmeyen babasına dava açtı. Babasının itaatsizlik suçlamasıyla açtığı karşı dava sonucunda verilen hükümle, 4 Nisan 2010’da tutuklandı. Suudi Arabistan’daki sivil toplum kuruluşlarından Önce İnsan Hakları Derneği, bunu “ölçüsüz ve kanunsuz bir tutuklama” olarak tanımladı. Tutuklanmasının ardından yapılan yerel ve uluslararası destek kampanyaları sayesinde, 25 Ekim 2010’da serbest bırakıldı ve vesayeti dayısına devredildi.
Eylül 2011’deki yerel seçimler öncesinde, seçmen kayıt merkezlerinin kendisini kaydetmeyi reddetmesi üzerine, kadınların aday olmasını ve oy kullanmasını engelleyen herhangi bir yasa bulunmadığı ve bu reddin yasadışı olduğu iddiasıyla, Belediye ve Köy İşleri Bakanlığı’na, İslam hukukuna bağlı olmayan Diwan al Mazalim’de (Şikâyet Mahkemesi) dava açtı. Davada, Arap İnsan Hakları Sözleşmesi’nin genel ayrımcılığın önlenmesine ilişkin maddelerine atıfta bulunarak, kendisine seçme ve seçilme hakkının verilmesini talep etti. 27 Nisan 2011’de yapılan duruşmada, davayı sonraki bir tarihte görmeyi kabul eden mahkeme, nihai olarak, dava konusunun oluşmadığına hükmetti. 2011 ve 2012 yıllarında, kadınların araba kullanabilmesi için yapılan kampanyaya katıldı, diğer kadın sürücülere, polisle temaslarında ve mahkemelerde yardımcı oldu. Araba kullanan kadınların yargılanmasının hukukî bir temeli olmadığına dikkat çekerek, bu konuda mücadele eden başka bir kadın hakları savunucusu ile birlikte, Suudi Arabistan Trafik Genel Müdürlüğü’ne, ehliyet başvurularının reddedilmesi nedeniyle dava açtı.
8 Mart 2012’de, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı tarafından, vesayet sistemine karşı çıkması, oy hakkı davalarında öncülük etmesi ve bu mücadelesiyle diğer kadınlara cesaret ve ilham kaynağı olması nedeniyle, Uluslararası Cesur Kadınlar Ödülü’ne layık görüldü.
Eylül 2014’te, Cenevre’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun bir oturumunda yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan’daki insan hakları savunucularının barışçıl siyasi eylemlerinin üzerindeki baskıdan ve avukat ve insan hakları savunucusu olan kocası Walid Abdulkhair’ın tutukluluğundan söz etti. Kocası ve diğer siyasi tutukluların durumunu, Amerika Birleşik Devletleri’nde, senatörlere ve çeşitli insan hakları organizasyonlarına anlattı. Bu ziyareti sırasında, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından, insan hakları konusundaki faaliyetlerine son vermesi için açıkça tehdit edildi. Amerika’dan ülkesine döndüğünde pasaportuna el kondu. Aralık 2014’te, 16. Avrupa Birliği İnsan Hakları Örgütleri Forumu’na katılmak üzere Brüksel’e giderken, Kral Abdülaziz Havaalanı’nda, İçişleri Bakanlığı’nın koyduğu yurtdışına çıkışı yasağı nedeniyle durduruldu. Seyahat yasağı ve tüm diğer engellemelere rağmen, insan hakları alanındaki mücadelesine devam ediyor.