• Çeçenistan’daki cerrah Khassan Baiev, 1994-96 ve 1999-2009 yılları arasında yaşanan Çeçen - Rus savaşlarında, her iki taraftan yaralılara tıbbi müdahalede bulundu. Hipokrat Yemini’ne sadık kaldı; yaptığını, düşmanı tedavi etmek olarak görmedi. Ardından, maruz kaldığı baskılar nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kaldı.
  • Emek Bizim, İstanbul Bizim Platformu, Beyoğlu’ndaki Cercle d’Orient binasındaki çalışmalar kapsamında, Cumhuriyet döneminin en eski sinema salonu olan Emek Sineması’nın yıkımına ve genel anlamda, büyük sermayenin kültür alanına da uzanan talanına karşı kuruldu. Konuyla ilgili gündem oluşturdu, toplumu bilgilendirdi, polis şiddetine direndi. Emek Sineması yıkıma teslim oldu ama Platform’un mücadelesi, Türkiye’de toplumsal taleplerin dile getirilmesi deneyimini güçlendirdi.
  • Paraguay’daki Geri Dönüşüm Orkestrası’nın temelleri, başkent Asuncion’un kenar mahallelerinden Cateuri’de yaşayan bir çöp toplayıcısının, geri dönüşüm malzemelerinden müzik aletleri yapmaya başlaması ile atıldı. Çöplerden yapılan enstrümanlarla bir gençlik orkestrası oluşturuldu. Maddi imkânı olmayan çocuklar, müzik aracılığıyla, rüyalarına bir adım daha yaklaştı.
  • İstanbul’da, Engellerin Ötesinde Derneği tarafından kurulan Bremen Mızıkacıları Perküsyon Grubu, zihinsel engelli bireylerden oluşuyor. Topluluk, bu bireylerin, nörolojik rahatsızlıklarından dolayı zaman zaman yaşadıkları dikkat eksikliğini müziğin gücü sayesinde yenebileceklerini ve topluma entegre olabileceklerini gösteriyor.
  • İsrailli grafik tasarımcısı Ronny Edry, İsrail ile İran arasındaki ilişkilerin gerildiği bir dönemde, kızıyla beraber çektirdiği bir fotoğrafı “İranlılar, sizi seviyoruz” mesajı ile Facebook sayfasına koydu. Kısa süre içinde, birçok İsrailli, aynı konuda kendi posterlerini tasarlayıp yaygınlaştırdı. Bu girişimlere, İranlılar da “İran İsrail’i seviyor” yazılı posterler ve Facebook grupları ile karşılık verdi. Bu küçük iletişim adımıyla, toplumlar arası barışın tesisi için alternatif bir kanal oluştu.
  • Türkiye’deki Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, insan hakları ihlallerinin evrensel standartlara göre belgelenmesi, emsal olabilecek davaların takip edilmesi ve bu davalar konusunda kamuoyu oluşturulması, ağır insan hakları ihlallerine dair hakikatlerin toplumun geniş kesimlerine anlatılması, mağduriyetlerin tanınması ve hak ihlallerinin giderilmesi için yürüttüğü çalışmalarla, toplumsal barışa ve demokrasiye katkı sağlıyor.
  • Ermenistan’daki ‘Ordunun Gerçek Yüzü’ (Army in Reality - Panagn İraganum) grubu, çocukları askerdeyken öldürülen üç annenin, üç ay boyunca her perşembe günü Cumhurbaşkanlık binası önünde bir araya gelmesiyle oluştu ve zaman içinde büyüdü. Ordunun şeffaflaşmasını savunan grup, sessiz mum ışığı toplantıları düzenliyor ve toplumu, ordu içindeki adaletsizlikler ve suiistimaller konusunda bilgilendiriyor.
  • Haydarpaşa Dayanışması Platformu, ülkenin kültürel mirasının bir parçası olan Haydarpaşa Garı’nı korumak amacıyla, çeşitli meslek odaları, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve duyarlı vatandaşlar tarafından oluşturuldu. Kasım 2011’de, Haydarpaşa Garı’nı uzun vadede işlevsizleştirme ve dönüştürme amacı güden ‘Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından onaylanmasına rağmen, Platform, garın tarihi vasfıyla korunması için hukuki ve toplumsal mücadele vermeye, bu konuda kamuoyunda gündem oluşturmaya devam ediyor.
  • Amerika’daki Görünmez Çocuklar Derneği 2004’ten itibaren, Uganda’da çocukları kaçırıp zorla silahaltına sokmasıyla tanınan ve Afrika'nın en uzun süren çatışmalarından birinin içinde bulunan Tanrının Direniş Ordusu’nun yaptığı mezalim hakkında dünyayı bilgilendiriyor. Pek çok kurum ve yerel liderin işbirliği ile orduda yer alan farklı gruplara “eve dön” çağrısı yapıyor. Teslim olan askerlerin fotoğraflarını ve eve dönüş talimatları içeren broşürleri kamp alanlarına bırakıyor. Özellikle, ordunun kaçırarak zorla askerlik yaptırdığı çocuklara ulaşmaya çalışıyor.
  • Türkiye’deki Karadeniz İsyandadır Platformu, sahil yolu ile denizinden koparılan ve Çernobil ile ölüme terk edilen Karadeniz coğrafyasındaki vadilerin ve derelerin, HES projeleri ile şirketlere satılmasına ve nükleer santral projeleri ile atık çöplüğüne dönüştürülmesine karşı çıkıyor. Düzenlediği eylemlerle, toplumu, bölgede doğaya ve insan sağlığına zarar verecek kâr amaçlı faaliyetler hakkında bilgilendiriyor ve bu girişimlere direniyor.
  • Ermenistan’ın başkenti Yerevan’da, Temmuz ayında toplu taşıma ücretlerine zam yapılması üzerine, kent sakinleri Belediye binasının önünde toplanarak, zam kararının geri alınması, şoförlerin çalışma saatlerinin azaltılması gibi pek çok talebini dile getirdi. Protestoların sürdüğü günlerde, özel taşıt sahiplerinin duraklarda bekleyen yolcuları ücretsiz taşıması, eylemin geniş kesimler tarafından sahiplenildiğini gösteriyordu. Zam kararının geri alınması ile, bu sivil eylem başarıya ulaştı.
  • Türkiye’deki Taksim Platformu, “Taksim hepimizin” sloganı etrafında, çevre ve şehircilik konusundaki duyarlıkları temel alarak, Gezi Parkı’na sahip çıkmak için bir mücadele başlattı. Hiçbir politik görüşün gölgesinde kalmadan, farklı kesimlere ulaşıp, farklı görüşlerdeki grupları bir araya getirerek bir diyalog ortamı kurdu ve şehrin kültür mirasına sahip çıkmak için toplumu harekete geçirdi. Demokratik karar alma mekanizmalarının işlemediği durumlarda, toplumun sivil yollardan nasıl hak arayabileceğini gösterdi.

    Gezi Direnişi’ne destek verenlerin parka getirdiği, çeşitli dillerde, çok çeşitli konularda kitaplardan oluşan Gezi Parkı Kütüphanesi, kitapların da, yiyecek, içecek, ilaç kadar temel bir ihtiyaç olduğunu gösterdi.

    Türkiye’deki gönüllü doktorlar, Gezi Parkı eylemlerinde polis şiddetine maruz kalan ve biber gazından etkilenen direnişçilere, zor koşullar altında ve kısıtlı imkânlarla tıbbi destek verdi.

    Gezi Direnişi’nin yedinci gününde, bir grup kadın, Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi ve Gümüşsuyu’nun duvarlarındaki homofobik ve cinsiyetçi sloganları kapamak ve değiştirmek üzere bir araya geldi. Mor ve beyaz sprey boyalarla, ayrımcı sloganları kadın simgesi ve barış işareti ile kapatan grup, direnişin dilinin direnişin kendisi kadar önemli olduğunu gösterdi.