• Gazze’deki Al-Qattan Çocuk Merkezi, Ukraynalı bir bale öğretmeni olan Tamara’nın girişimiyle, ülkedeki ilk bale kursunu açtı. Tamara’nın verdiği bale dersleri, yaşları beş ila sekiz arasında değişen 50 çocuk ve aileleri için umut oldu. Gazze’nin çatışma ve korku dolu ortamında büyüyen bu çocuklar, savaşın yıkıcılığına inat, bedenlerine ve ruhlarına sahip çıkıyor.
  • Diyarbakır’da öğretmenlik yapan Ayşe Çelik, telefon bağlantısıyla katıldığı popüler bir televizyon programında “İnsanlar, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın” diyerek, Türkiye’nin doğusunda yaşanan çatışmalara ve hak ihlallerine dikkat çekti. Canlı yayında verdiği bu mesaj nedeniyle hakkında soruşturma açılan Ayşe öğretmen, doğu illerinde yaşananların ve barış taleplerinin batıya duyurulmasındaki güçlü seslerden biri oldu.
  • İspanya’nın Badalona bölgesinde meclis üyesi olan Müslüman Fatima Talep, eşcinsel bir çiftin nikâhını kıydı. ‘Müslümanların yüz karası’ gibi yaftalamalara ve çeşitli saldırılara maruz kalmasına rağmen, bir arada yaşamın önemini vurgulayarak, önyargı, nefret ve korkunun olmadığı bir dünyanın mümkün olduğunu savunuyor. Cesur duruşuyla LGBTİ hareketinin de sesi olan Talep, ırkçılığa ve homofobiye karşı mücadele etmeye devam ediyor.
  • İzmir’de, Halkların Köprüsü Derneği, mültecilerle dayanışma sağlamak, onların kişisel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak ve kamuoyunu mültecilerin yaşadıkları sorunlar hakkında bilgilendirmek için çalışıyor. Dernek, 2014 yılından bu yana on binlerce mülteciye destek olarak, başta sağlık hizmeti olmak üzere en temel insan haklarına erişmeleri için yardımcı oldu. Dernek üyeleri, ortaya koydukları kolektif emekle, halklar arasında eşitlik, adalet ve özgürlük temelli, kamusal bir dostluk kurmayı amaçlıyor.
  • Gambiya’da kadınlar, kadın sünnetinin yasaklanması için bir kampanya başlattı. Güçlü bir katılımla gün be gün büyüyen mücadele, başarıyla sonuçlandı. Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh, yaptığı açıklamada bu uygulamanın yasa dışı olduğunu ilan ederek, kararın alınmasında kadın sünneti mağdurlarının güçlü ve kararlı mücadelesinin doğrudan rolü olduğunu belirtti. Kadınlar, bu kararın diğer Afrika ülkelerine örnek olması için kampanyalar düzenlemeye devam ediyor.
  • Türkiye’den Barışa Yürüyorum İnisiyatifi, “Ölüm değil yaşam” sloganıyla, Türkiye’nin en batısından en doğusuna doğru yola çıktı. Çoğunluğu kadınlardan oluşan bu grup, kısa bir süre içinde sosyal medya üzerinden birçok kişiye ulaşarak, barış mesajını farklı şehirlerde dile getirdi. Bu yürüyüş, sivil halkı hedef alan çatışmacı eğilimlere karşı, barışın sesini yükseltmek isteyenlere umut verdi.
  • İngiltere’deki Let Toys be Toys [Oyuncaklar Oyuncak Kalsın] grubu, oyuncakların cinsiyetçi politikalarla satılmasını engellemeye çalışıyor. Örgüt, bu yöndeki çalışmalarıyla, ünlü oyuncakçı zinciri Toys “R” Us’ın İngiltere’deki internet sitesinde bulunan ‘cinsiyetlere göre oyuncaklar’ kategorisinin kaldırılmasında etkili oldu. Oyuncakların psikolojik ve sosyolojik cinsiyet kimliklerini kısıtlamamak gerektiğini savunan örgüt, bu konuda fark yaratmak için çocuk kitapları üzerine de çalışıyor.
  • Amasya’nın Suluova ilçesindeki Yeni Çeltek Maden Ocağı’nda çalışan işçilerin, ocağın kapatılması yönündeki karara karşı başlattıkları direniş, işçi ailelerinin de desteğiyle, bir ayı aşkın bir sürenin sonunda başarıya ulaştı. Madencilerle görüşen sendika temsilcileri ocağın eksiklerinin giderilerek tekrar faaliyete geçeceğini belirtti. Maden işçilerinin bu kararlı direnişi, Türkiye’de işçi hakları alanında son yılların en önemli kazanımlarından birini getirdi.
  • Irak’ta yaşayan Ameena Saeed - Khalil Hasan çifti, IŞİD’in kaçırdığı Ezidi kadınları kurtarmak için çabalıyor. Ameena telefon başında Ezidi kadınlardan gelen yardım çağrılarını kaydediyor, eşi Khalil ise Irak-Suriye sınırına gidip bu kadınları özgürlüklerine kavuşturuyor. Şimdiye dek yüzden fazla kadını kurtaran Hasan çifti, bölgede süregiden savaşa ve insan hakları ihlallerine karşı, kendi imkânlarıyla mücadele veriyor.
  • İzmir’in Menderes ilçesinde öğretmenlik yapan Saadet Özkan, çalıştığı okulun müdürünün, yaşları 6 ila 11 arasında değişen altı kız öğrenciye cinsel istismarda bulunduğunu ortaya çıkardı. Bir ihbar üzerine 2014 yılında tutuklanan ve delil yetersizliği gerekçesiyle tahliye edilen müdür, davaya Saadet öğretmenin girişimiyle müdahil olan sivil toplum kuruluşları, baro temsilcileri, milletvekilleri ve kadın örgütlerinin oluşturduğu kamuoyu baskısı sayesinde yeniden tutuklandı. Sayısız benzer vakanın üzeri örtülürken, Saadet Özkan, bu cesur ve sebatkâr tavrıyla, istismara uğrayan çocukların ve ailelerinin sesi oldu.
  • Suriyeli yüzücü Yusra Mardini, ülkesini geride bırakarak Yunanistan’a doğru çıktığı yolda, benzersiz bir umut ve direnç öyküsüne imza attı. Mardini, içinde bulunduğu bot Ege Denizi açıklarında su almaya başlayınca, kendisi gibi yüzücü olan kız kardeşiyle birlikte, botu Midilli Adası’na kadar yüzerek çekti. İki kız kardeş tam dört saat boyunca yılmadan mücadele ederek, botta bulunan 20 kişinin hayatını kurtardı. Yusra, bu zorlu yolculuktan sonra Almanya’ya yerleşti ve 2016 Olimpiyatları’nda Mülteci Takımı’nı yüzme dalında temsil etmeye hak kazandı.
  • Mersin’den Salman Kalender, Ramazan Gedik ve Turabi Fidan, Mezitli Belediyesi’nce tarıma açılan iki buçuk dönümlük arazide mevsimlik sebze yetiştiriyor ve hasat ettikleri ürünleri belediyenin aşevine götürüyor. Aşevindeki gönüllüler tarafından yapılan yemekler, belediyenin tahsis ettiği araçlarla ihtiyaç sahiplerine teslim ediliyor. Kalender, Gedik ve Fidan, Mezitli Belediyesi’nin öncülüğünde gösterdikleri kolektif iradeyle, diğer belediyelere örnek olabilecek bir dayanışma sergiliyor.
  • Hırvatistan-Slovenya sınırında Aralık ayında benzersiz bir protesto gösterisi düzenlendi. Mülteci krizine ‘çözüm’ olarak devletlerin çektiği tel örgülere karşı çıkan sporcular, öğretim görevlileri ve kamu kuruluşu çalışanları, sınırın iki tarafında buluşup, teli file olarak kullanarak voleybol maçı yaptılar. İki ülke arasındaki tarihsel yakınlığa vurgu yapan bu eylemle, tel örgülerin hayvanlara ve sınırda yaşayan insanlara verdiği zarara dikkat çekildi.
  • Türkiye’nin doğu illerinde yaşanan çatışmalar hakkında tarafsız haberler yapmak ve bu bölgede çalışan gazetecilere destek olmak amacıyla bir araya gelen, İstanbul, Ankara ve İzmir’den 68 gazeteci, “Gerçeğin peşinde, meslektaşlarımızın yanındayız” sloganıyla ‘Haber Nöbeti’ni başlattı. Basın özgürlüğü ve doğru bilgiye ulaşma hakkı çevresinde buluşan ekip üyeleri, haberler ve karikatürler üretip sosyal medya üzerinden söyleşiler düzenleyerek, ülke çapında geniş kitlelere ulaştı.
  • İsrail’de, on Yahudi ve on Arap kadın tarafından kurulan Rana Korosu, siyasi farklılıklara rağmen bir arada mücadele edilebileceğini göstermeyi ve barış talebini şarkılar aracılığıyla duyurmayı amaçlıyor. Arapça, İbranice, Ladino, Farsça ve Yunanca şarkılar seslendiren koro, bir arada yaşamanın ve söylemenin önemini vurguluyor.
  • Kendini ‘Aynebilim’ olarak tanıtan Türkiyeli bir yardımsever, Kamboçya’ya taşındı ve başkent Phnom Pehn’de bir aşevi açtı. Aşevinin giderlerini bağışlarla karşılayan Aynebilim, barakalarda yaşayan halka düzenli olarak gıda yardımında bulunuyor. Ayrıca, kurduğu internet sitesi üzerinden topladığı yardımlarla, yaşadığı köyün imar ihtiyaçlarının giderilmesi için gereken malzemeleri tedarik ediyor.
  • Bosna Hersek’te yaşayan öğretmen Sanela Ljumanovic, sağır öğrencisi Zejd’in okula gelip derslere katılabilmesi ve sosyalleşebilmesi amacıyla, öğrencilerin ve öğretmenlerin işaret dili eğitimi almasına önayak oldu. Ljumanovic’in ses getiren bu girişimi, ülkede sakat hakları konusunda farkındalığın yükselmesini sağladı.
  • Türkiye’den ‘Barış için Akademisyenler’, Ocak ayında yayımladıkları bildiriyle, doğu illerinde yaşanan şiddetin ve insan hakkı ihlallerinin son bulması gerektiğine dikkat çekti. Bildiri, Türkiye’den ve dünyadan yüzlerce akademisyenin desteğiyle olduğu kadar, hükümetin ve üniversitelerin farklı katmanlarından aldığı tepkilerle de gündeme geldi. İmzacı akademisyenlerden bazıları tutuklandı, işlerinden oldu; birçoğu hakkında soruşturma açıldı. Barış için Akademisyenler, bu cesur ve etkili çağrıyla, Türkiye’de ifade özgürlüğünün önemini bir kez daha vurgulamış oldu.
  • Çin’de yaşayan Wang Yan, 2012 yılında kaybettiği köpeğini ararken kendini bir mezbahada, eziyet edilmiş köpek bedenlerinin arasında buldu. Köpeğine kavuşamayan Yan, gördüğü manzara karşısında düştüğü dehşetle, çözüm arayışına girdi. Bütün varlığını harcayarak bu mezbahayı satın alıp bir köpek koruma ve kurtarma barınağına dönüştüren Yan, üç yıl içinde iki bin köpeğin hayatını kurtardı.
  • Türkiye’den Şerife Boz, 15 Temmuz’daki darbe girişimine karşı, komşusu Sema Tutar’la birlikte, eşinin hafriyat kamyonunu alarak tankların önüne çıktı. İki kadın, daha sonra verdikleri röportajlarda, darbe istemediklerini, herkesin demokrasiye sahip çıkması gerektiğini vurguladılar.
  • Meclis başta olmak üzere birçok kamu binası bombalanırken, Şerife Boz ve Sema Tutar gibi binlerce insan sokağa çıkıp askere tepki gösterdi, canını tehlikeye atarak darbeye karşı koydu. Siyasi parti, din, dil, cinsiyet gözetmeksizin, eylem ve söylemleriyle darbe karşıtı ve demokrasiden yana tavır sergileyen herkesi Türkiye’nin ışıkları olarak selamlıyoruz.