Adana araştırması, sahadan izlenimler ve yöntembilim notları. Adana şehrini ve bugünki il sınırlarını kapsayan bu çalışma, aynı zamanda devam eden Türkiye Kültür Varlıkları Haritası çalışmasının bir parçası.
Akdeniz’in doğu kıyılarında, İskenderun Körfezi’nin batısında yer alan Adana, tarihsel Kilikya’nın bir parçasıdır. Günümüz Türkiye’sinde ise, Adana ili, doğuda ve güneyde Çukurova’nın bir kısmı ile, batıda ve kuzeyde Aladağların batı kısmından oluşmaktadır. İl sınırları içinden iki nehir geçer. Seyhan, en kuzeydeki ilçe olan Tufanbeyli-Şar’dan gelip, Saimbeyli-Hacın ve Feke-Vahka’dan ilerler, Aladağ’da Zamantı Irmağı’yla birleşerek, şehrin ortasından geçip Akdeniz’e dökülür. Ceyhan ise ile doğudan girer, Ceyhan ilçesinden ve ardından Misis’ten geçerek, yine Akdeniz’e dökülür.
Adana il merkezi, Türkiye’nin en kalabalık beşinci şehridir. 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun1 uygulanmasıyla şehrin sınırları genişlemiş, bunun sonucu olarak idari merkez lağvedilip Seyhan ve Yüreğir ilçelerine bölünmüştür. Aynı kanunla köyler ve kasabalar mahalleye dönüştürülüp on beş ilçeye dağıtılmıştır. 2008 yılında yapılan yeni idari dağılım kapsamında merkez ilçelerin sayısı, Çukurova, Sarıçam ve Karaisalı’nın eklenmesiyle beşe çıkarılmıştır. 2016 itibariyle merkez ilçelerin nüfusu 1 milyon 750 bin, diğer iki merkezden Kozan’ın nüfusu 130 bin, Ceyhan’ın nüfusu ise160 bindi. Adana’da, bu üç merkez dışında yalnızca 160 bin kişi yaşamaktadır.
Adana ili, Osmanlı İmparatorluğu’nun Adana Vilayeti’nin yerini almıştır. 1869’da kurulan Adana Vilayeti, Adana, İçel, Cebel-i Bereket ve Kozan sancaklarından oluşuyordu. Günümüzde bunlardan yalnızca ikisi Adana ilinin sınırları içinde yer almaktadır. Cebel-i Bereket bugün Osmaniye ilini, Adana Sancağı’nın batı kısımları ve İçel ise Mersin ilini oluşturmaktadır. Cebel-i Bereket Sancağı’nın Akdeniz sahil şeridi, günümüzde, önemli bir liman şehri olan Payas ilçesiylebirlikte Hatay iline dahildir. Özetle, on dokuzuncu yüzyıl ve öncesinde iktisadi ve coğrafi olarak Adana’ya dahil olanbirçok yer, bugün farklı idari bölgeler içinde yer almaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’nin mevcut idari yapısı çerçevesinde, günümüz Adana ili sınırları esas alınmıştır. Bu sınırlandırma, Mersin ve Cebel-i Bereket gibi iki önemli yeri dışarıda bırakmasının yanı sıra, bazı köyleri Adana’ya dahileden ya da Adana’nın dışında bırakan daha küçük düzenlemeler nedeniyle kafa karışıklığı da yaratmaktadır. Örneğin, tarihsel olarak Saimbeyli-Hacın’a bağlı olan çok sayıda köy, Kayseri’nin Yahyalı ilçesine bağlanmıştır.
Bu çalışmada yeralmayan iki önemli bölge, Mersin iline bağlı Tarsus ve Hatay iline bağlı Dörtyol, en büyük değişiklikleri teşkil etmektedir. Osmanlı Adanası’nın, Tarsus ve Dörtyol hesaba katılmadan kavranması mümkün değildir. Çalışmamız Adana ili altında sınıflandırılmış kültürel mirasın ötesine geçmese de, kitapta yer alan tarih çizelgesi ve metinlerde, Adana merkezin bukomşu bölgelerle ilişkilerine de değinilmektedir.
Türkiye Kültür Varlıkları Envanteri, Ermeni, Rum, Yahudi ve Süryani topluluklarına ait kültürel miras listelerine dayanmaktadır. Söz konusu envanterde yer verilen kültür mirası türleri, kamuya ait kiliseler, manastırlar, şapeller, sinagoglar, okullar, yetimhaneler, hastaneler ve mezarlıklarla sınırlıdır. Bu çalışmada, Adana’nın kültürel mirasına ilişkin bilgilere daha fazla ayrıntı eklemek amacıyla, genel envanter oluşturulurken başvurulan temel kaynaklara2 ek olarak, bu bölgeye odaklanan kaynaklar da kullanıldı. Osmanlı’nın son döneminin kültürel mirası konusunda, Ermeni yapıları envanteri için üç huşamadyandan (anı kitabı), Püzant Yeğyayan’ın Adana, Misak Keleşyan’ın Kozan-Sis bölgesi ve Hagop Boğosyan’ın Saimbeyli-Hacın tarihini konu alan çalışmalarından yararlanıldı. Yeğyayan’ın çalışmasında, Fransız Mandası altındaki Kilikya’da Ermenilerin sahip olduğu mülklerin listesi yer alıyor. Bu listeye, envanterdeki verilerle karşılaştırma yapmak amacıyla da başvurduk. Adana Vilayeti’nin farklı bölgelerine ilişkin farklı Ermenice kaynaklar, söz konusu üç bölge arasındaki coğrafya ve kimliğe dayalı farklılaşmayı yansıtmaktadır. Diasporada yaşayan Ermeniler, bu bölgelere hemşerilik temelinde aidiyeti birbirinden farklı kimlikler teşkil eden bağlar olarak kabul etmektedir. Üç bölgenin ayrı ayrı hemşerilik dernekleri vardır ve adı geçen anı kitapları bu dernekler tarafından yayımlanmıştır. Bu üç farklı coğrafya, bugün Adana ilinin sınırları içinde birleşmiş durumdadır ve envanterde de bu şekilde sunulmaktadır. Örneğin, üç bölgedeki (‘ilçedeki’ değil) Ermeni mekânlarının sayısı, Adana merkezde 33, Saimbeyli-Hacın’da 45, Kozan-Sis’te 47’dir.
Rum yapıları envanterini, Charis Exertzoglou’nun, Helen Dünyası Ansiklopedisi’nde yer alan, Osmanlı dönemi Adana’sına ilişkin makalesinden yararlanarak hazırladık.3 Yahudi yapıları envanterini hazırlarken, Rıfat Bali’nin, Türkiye’deki Yahudi topluluklarına dair çalışmasının Adana bölümünü esas aldık.4 Envantere ilgili dönem ve coğrafi bölgeyle ilgili ayrıntılar eklemek için başka kaynaklar da kullandık. Bizans kültürel mirası konusunda Stephen Hill’in Kilikya’daki Bizans kiliselerine ilişkin çalışmasına, Ermeni Kilikyası’ndaki kalelerin içinde yer alan kilise ve şapeller envanteri için Robert W. Edwards’ın çalışmasına başvurduk.5
Adana’nın yakın dönem tarihi iki zaman dilimi çerçevesinde ele alınmalıdır. Bunların ilki, 19. yüzyıl ile, 20. yüzyılın1915’e kadar olan kısmı arasındaki dönem; ikincisi ise, Birinci Dünya Savaşı’nın sonu (1918) ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu(1923) arasındaki dönemdir. 19. yüzyılda Adana’daki Ermeni ve Rum topluluklarının yıldızı parlamış, bu gelişim 1908 Jön Türk Devrimi’yle doruğa ulaşmış ancak yalnızca biryıl sonra, 1909 katliamlarıyla son bulmuştur. Çukurova’nın dünya çapında tanınan bir pamuk üretim merkezi haline gelmesiyle, burada bulunan fabrikalar ve çiftliklere Osmanlı İmparatorluğu’nun her yerinden akın akın iş gücü ve girişimciler gitmiştir; Ermeni ve Rum topluluklarının serpilmesi, ekonomideki bu büyümenin bir sonucudur.6 Kuşkusuz, 1909 katliamları, Adana’nın tarihinin yanı sıra, kültürel mirası içinde bir dönüm noktası teşkil eder. Surp Istepannos Kilisesi de dahil olmak üzere, yapıların birçoğu bu dönemde yıkılmıştır. 1915’te, Adana merkezde yaşayan Ermeniler tehcire tabi tutulmuştur. 1909’da yirmi binden fazla Ermeni katledilmiştir; 1915’te öldürülen ya da Adana Vilayeti’nden tehcir edilen Ermenilerin sayısı ise yetmiş binden yüksektir. Kilikya’dan ve Halep’in kuzeyinden, toplamda iki yüz bin Ermeni tehcire tabi tutulmuştur. Bugünkü Adana ilinin batı kısmında bir ilçe olan Pozantı, toplama kampı olarak kullanılmış ve Kayseri, Niğde, Konya ve Ankara’dan gelen kafilelerin tehcir güzergâhında yer almıştır.7
1922’de Rumların toplu olarak nüfus mübadelesine tabi tutulmasıyla 10 bin Rum Adana’yı terk etmek zorunda kalmış,8 bu topluluktan kalan kültürel miras yapılarına devlet el koymuştur. Ermeniler bir kez daha, Fransız yetkililer tarafından Suriye ve Lübnan’a nakledilmiş ve onların mülklerine de, aynı şekilde el konmuştur. Aramyan Okulu gibi birçok bina derhal yıkılmış, bazıları ise daha sonra farklı amaçlarla kullanılmıştır. Sinema olarak kullanılan Surp Asdvadzadzin Kilisesi, 1970’lerde, yeni inşa edilecek olan Merkez Bankasına yer açmak için yıkılmıştır. Çan kulesine sahip olan Adana Protestan Kilisesi okul binası olarak kullanılmış ve yine 1970’li yıllarda, bir yol genişletme projesi kapsamında yıkılmıştır. Ayios Nikolaos Rum Kilisesi uzun süre Adana Etnografya Müzesi olarak kullanıldıktan sonra, 2015 yılında boşaltılmış; bir zamanların görkemli Tripanis bez fabrikasının bulunduğu yere taşınan müze, 2017’de Türkiye’nin en büyük müze kompleksi olarak açılmıştır.9 1909’da katliamlardan kaçan binlerce Ermeni’ye sığınak olan Tripanis fabrikası da, bu özelliğiyle, başlıbaşına bir hafıza mekânıdır.10 Adana’nın, tarihi eski çağlara kadar uzanan Yahudi nüfusu, cumhuriyetin kurulmasının ardından bir yeniden canlanma dönemine girmiştir. Adanalı Yahudiler bir sinagog kurmuş ve küçük bir mezarlığı kullanmış, çocuklarını komşu şehir Tarsus’ta bulunan bir koleje göndermişlerdir. Sinagog halen varlığını sürdürse de, cemaat çok küçük olduğu için, faal değildir.11 Yahudi girişimciler 1942yılında çıkarılan Varlık Vergisi kanununa tabi tutulmuş, Adana’da en yüksek vergiyi onlar ödemiştir.12
Adana’da Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransızların yönetimi almasıyla, şehir Hıristiyanlar için bir çekim noktası haline gelmiştir. Aynı dönemde Süryaniler de Fransız yetkililer tarafından Adana’ya yerleşmeye teşvik edilmiştir. Adana’da yaşayan, Antakya Süryani Kilisesi’ne mensup ve onun usullerini uygulayan Süryani toplulukları her zaman olmuştur.13 Süryaniler, Fransız yetkililerin şehirdeki varlığıyla özel bir statü kazanmaya başlamıştır. Yönetimde Fransızların bulunduğu dönemde, birçok bina farklı topluluklar arasında el değiştirerek kullanılmıştır. Kilikyalı birçok Ermeni, tehcirle gönderildikleri Suriye, Filistin ve Mısır’dan, memleketlerine değil Adana’ya dönmüştü. Bu dönemde birçok bina, ihtiyaç doğrultusunda hastane ya da yetimhane olarak kullanılmıştır. Bir yapının farklı topluluklar tarafından kullanılmasının örneklerinden biri, Taw Mim Simtah Süryani yetimhanesidir. Kısa bir süre Ermeniler tarafından da okul olarak kullanılan bina bugün Ziyapaşa Mahallesi’nde, Adana Fen Lisesi olarak hizmet vermektedir. Bu tür binalar envanterde ayrı başlıklar olarak belirtilmiştir, çünkü bunların kısmi kullanımlarına dair yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Türkiye Kültür Mirası Envanteri’nde, başlangıç aşamasında 80 yer bulunuyordu. Türkiye Cumhuriyeti Kültür veTurizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye Bilimler Akademisi ve Türk Tarih Kurumu’nun ve yukarıda değinilen kaynakların listelediği yerlerin eklenmesiyle, bu sayı 163’e çıktı. Eylül 2016 ile Nisan 2017 arasında yapılan saha çalışmalarında, bu listenin yanı sıra, Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin (KMKD) Adana’da daha önce yaptığı saha çalışmasında elde ettiği veriler, özellikle de bize sunma inceliği gösterdiği konum bilgileri kullanıldı. Saha çalışmalarında tespit ettiklerimizin de eklenmesiyle, Adana envanterinde yer alan mekânların sayısı 159’a çıktı. Saha çalışmasında 60 yer tespit edildi; ziyaret edilen konumlarda 85 mekân tespit edilemedi; geri kalan, beş ayrı konumdaki toplam 14 yer ise süre sınırlılığı ve başka nedenlerle ziyaret edilemedi. Yani, nihai listedeki mekânların %38’i tespit edildi bunların konumları teyit edildi. Tespit edilen 85 mekândan 77’si kentsel alanda, Adana, Kozan-Sis, Saimbeyli-Hacın ve Feke-Vahka’nın merkezî yerlerinde bulunuyor. Kent merkezlerinde araştırma yapmanın, bu yerleşim yerlerindeki kültürel miras yapılarının yıkılma olasılığının daha yüksek olmasının yanısıra, başka güçlükleri de var. Saha çalışmasında elde edilen deneyim, kent merkezlerinde, anıtsal yapıların yanı sıra, kültürel miras mekânlarının da ayakta kalamadığına işaret ediyor.
Envanter hazırlanırken yararlanılan ek kaynaklar arasında, kültürel miras araştırmasına paralel olarak yapılan sözlütarih mülakatları da yer alıyor. Hrant Dink Vakfı’nın geçmişte yürüttüğü sözlü tarih çalışmalarında kullandığı soru formu, doğrudan kültürel mirasla ilgili sorular da eklenerek yeniden şekillendirildi.14 Son dönemdeki deneyimlerimiz, bu mülakatlarda elde edilen bilgilerin, kültürel miras nesnelerinin cemaatler tarafından nasıl kullanıldığının ve taşıdıkları değerin daha iyi anlaşılması açısından önemli olduğuna işaret ediyor.
On dokuzuncu yüzyılda birçok okul ya kiliselerin içinde, ya kiliselerin bitişiğindeki küçük binalarda ya da dinî okul olarak manastırlarda hizmet veriyordu. Eğitim derneklerinin kurulması ile büyük okulların inşa edilmesi arasındaki geçiş döneminde, öğretmenler –genellikle kendi evlerinde– yarı özel okullar açmıştır.15 Protestan ve Katolik misyonlarının kurulmasının ardından, Apostolik Ermeni toplumu da kendi okullarını kurmaya veya eski kilise okullarını genişletmeye başlamıştır. Kiliseler, mahalle dernekleri veya ilgili yerleşim biriminde ya da İstanbul’da kurulan eğitim dernekleri tarafından desteklenen bu okulların öğrenci mevcudu her zaman daha yüksek olmuştur.
Adana’da misyonerlik faaliyetleri 1840 yılında başlamıştır. Protestan misyonlarında, kolejler ve hastaneler, kiliselerden önce kurulmuştur. Hem kent merkezlerinde, hem de köylerde, kiliseler ancak birkaç farklı cemaatin oluşmasından sonra kurulmuştur. Kiliseler açılmadan önce, bu cemaatler, öncelikle dua evlerini, sonra okulları ya da okulların belirli bölümlerini cemaat merkezi – kilise olarak kullanmıştır. Hem Müslümanlara hem de gayrimüslimlere hizmetvermek amacıyla inşa edilen kolejlere genellikle gayrimüslimler, özellikle de Ermeniler devam etmiştir.16 Ermenilere ait olmayan misyoner kolejleri Türkiye Kültür Varlıkları Haritası’nda yer almasa da, bu çalışmadaki envantere, Ermeni Protestan cemaati sınıflandırmasıyla eklenmişlerdir.
Günümüzde Adana’da yaşayan Hıristiyanlar ağırlıklıolarak Katolik cemaatine mensuptur. Adana’nın merkezinde, faal durumdaki tek kilise olan Aziz Pavlus, Bebekli Kilise olarak da tanınmaktadır. Merkezi Roma’da bulunan Katolik Kilisesi’ne bağlı olan bu kilise, Anadolu Kilisesi’nin bileşenleri arasında yer almaktadır.17 Bugün Adana’da ikamet eden az sayıda Ermeni ve diğer Hıristiyan aile, şehirdeki Asri Mezarlığın bir bölümünü ve hemen yanında bulunan Yahudi mezarlığını kullanmaktadır. Adana’nın Maroni cemaati 1922’den de önceki bir tarihte Fransız yetkililer tarafından Lübnan’a yerleştirilmiş, bu cemaatin şehir merkezindeki küçük kilisesi Katolik Ermenilere verilmiş, onlar da binayı, yakınında bulunan Apkaryan Okulu’nun kullanımına tahsis etmiştir.18 Bu durum, kültürel mirasın inançsal olarak birbirine yakın topluluklar tarafından ortak olarak kullanılmış olduğuna dair ipuçları sunmaktadır. Adana’daki Katolik topluluklara ilişkin olarak, Fransızların Çukurova-Kilikya coğrafyasındaki etkisinin, Fransız şirketlerinin bölgede yaptığı yatırımların ve daha köklü bir manda yönetimi kurma planlarının ötesinde olduğu belirtilmelidir. Adana’nın Hıristiyan nüfusu söz konusu planların hayata geçirilmesi için bir dayanak olarak görülmüş, Katolik misyonerlik faaliyetlerinin Hıristiyan nüfusun tamamıüzerindeki etkisi büyük olmuştur.19
Adana’da Apostolik Ermeni topluluğunun okulları genellikle kiliselere ait arazilere inşa edilmiştir. Okulların, izci hareketi ve spor faaliyetleri için kullanılan ek binaları da vardı. Bu binalar envanterde ayrıca numaralandırılmamıştır. Ancak, eşzamanlı olarak ya da farklı zamanlarda iki veya daha fazla kurum tarafından kullanılan binalar için birden fazla başlık açılmış, her biri için ayrı ayrı tarihsel bilgi sunulmuştur.20 Manastır komplekslerinde yer alan yetimhaneler, okullar, kiliseler ve şapeller, farklı ayrı başlıklar olarak kaydedilmiştir.
Voskiyan’ın Kilikya’daki manastırları konu alan muazzam çalışmasında 94 başlık yer alır.21 Bunların birçoğu günümüz Adana ilinin sınırlarının dışına düşüyor olabilir; zaten, bilgi eksikliği nedeniyle çoğunun yeri tespit edilememektedir. Envantere, Voskiyan’ın değindiği manastırların tümünü eklemedik. Kilikya’daki manastırların daha güvenilir bir envanterinin hazırlanabilmesi için, arkeolojik kazılarla desteklenen, daha geniş araştırmalar yapılması gerekmektedir.
Önemli bir diğer olgu da, Ortaçağ Ermeni Kilikyası’nda Ermeni manastırlarının eğitim ve inanç alanlarını kontrol altında tutan çok geniş bir ağ oluşturulmuş olmasıdır. Bu manastırların çoğu yeniden işlevlendirilmiş yapılar, genellikle de dört ya da beş yüzyıllık bir aradan sonra yeniden kullanılmaya başlayan Bizans kiliseleridir. Beşinci ve altıncı yüzyıllarda inşa edilmiş Bizans kiliseleri, bölgede 1080 ile 1375 yılları arasında hüküm süren Kilikya Ermeni Krallığı döneminde farklı işlevlerle yeniden kullanılmıştır. Bölgede, farklı dönemlerdeki yaşam biçimlerine işaret eden katmanlar kolaylıkla ayırt edilebilmektedir ve bölgede yapılan çeşitli arkeolojik kazılarla belgelenmiştir. Ancak, Ermenice kaynaklarda belirli mekânların isimlerini tespit etmek halen güçtür. Mekân isimlerini konumlarla eşleştirme konusundaki benzer bir güçlükten ötürü, Stephen Hill tarafından verilen listedeki Bizans kiliselerinden, yalnızca yeniden kullanıldığı bilinenler ve saha çalışmasında tespit edilebilenler envantere dahil edilmiştir.
Diğer yandan, Ermeni Kilikya’nın daha büyük kalelerinin içinde şapeller ve kiliseler bulunuyordu. Bunların birçoğu, özellikle de Ermeniler tarafından yeniden inşa edilmiş ya da genişletilmiş olanlar, surlara bitişiktir. Bizans ve Arap kalelerinin yeniden kullanımı söz konusu olduğunda, kiliseler ve şapeller, Ermeniler tarafından, bu yapıların ortasına inşaedilmiştir.22 Edwards’ın çalışmasında listelenen toplam 62 kaleden 10’u Adana’da tespit edilmiştir; bunların her birinde, yapının parçası olarak bir kilise ya da şapel yer almaktadır.
Bu bağlamda, Kilikya Ermeni Krallığı’nın çökmesinin ardından, Kilikya Kutsal Makamı yani Kilikya Ermenileri Katolikosluğu’nun yok olmadığını, faaliyetini 1923 yılına kadar Kozan-Sis’teki Surp Sofya Manastırı’nda sürdürdüğünü ve 1930 yılında Lübnan’da bulunan Antilyas’a resmen yerleştiğini belirtmek gerekir. Osmanlı yönetimi, İstanbul Ermeni Patriği dışında herhangi bir Ermeni dinî otoritesini tanımasa da, Kilikya Katolikosluğu’nu saygıdeğer bir yapı olarak görüyordu.23 Fransız Mandası altındaki Adana’da, bu ikilik, kültürel mirasın mülkiyeti konusunda önemli bir rol oynayacaktı.
Cumhuriyet döneminden önce camiye çevrilmiş olan kiliselerden, bariz bir mimari ya da tarihsel özellik barındırmayanlar listeye alınmadı. Örneğin, 1541 yılında Ramazanoğulları tarafından yaptırılan ve Adana’daki ilk cami olarak bilinen Ulu Cami, Yeğyayan’a göre, aslında bir Bizans kilisesinin üstüne inşa edilmiştir.24 Bu bilgiyi teyit edemedik ancak, merkezî konuma sahip kiliselerin Cuma camisine dönüştürülmesi, Anadolu’da geç Ortaçağ döneminde sık rastlanan bir uygulamadır. Dolayısıyla, envanterde Ulu Cami yer almazken, 1501 yılında Yağ Camii’ne dönüştürülen Surp Hagop Kilisesi yer almaktadır, çünkü kilisenin orijinal planı, apsisiyle birlikte görünür durumdadır.
- “5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu”, Resmî Gazete, no. 25531, 23 Temmuz 2004
- Her topluluğun kültürel mirasına dair kaynaklar için bkz. Türkiye Kültür Varlıkları Haritası internet sitesi, ‘Kaynakça’ bölümü http://turkiyekulturvarliklari.hrantdink.org/kaynakca
- Charis Exertzoglou, “Adana (Ottoman Period)”, Encyclopaedia of the Hellenic World, 18 Eylül 2002 http://asiaminor.ehw.gr/forms/fLemma.aspx?lemmaId=707
- Rıfat N. Bali, “Adana Yahudileri”, Türkiye’deki Yahudi Toplumlarından Geriye Kalanlar içinde, der. Rıfat Bali (İstanbul: Libra, 2016)
- Stephen Hill, The Early Byzantine Churches of Cilicia and Isauria [Kilikya ve Suriye’nin Erken Dönem Bizans Kiliseleri] (Aldershot: Variorum, 1996) ve Robert W. Edwards, The Fortifications of Armenian Cilicia [Ermeni Kilikya’nın Savunma Yapıları] (Washington: Dumbarton Oaks Research Library and Collection, 1987)
- Meltem Toksöz, Nomads, Migrants and Cotton in the Eastern Mediterranean: The Making of the Adana-Mersin Region 1850-1908 [ Doğu Akdeniz’de Göçebeler, Göçmenler ve Pamuk: Adana-Mersin Bölgesinin Oluşumu, 1850-1908] (Leiden: Brill, 2010)
- Raymond Kévorkian, Ermeni Soykırımı, çev. Ayşen T. Ekmekci (İstancannot bul: İletişim Yayınları, 2015)
- Exertzoglou, “Adana.
- “Adana Müze Kompleksi Açıldı”, Arkeofili, 18 Mayıs 2017, http://arkeofili.com/adana-muze-kompleksi-acildi
- Exertzoglou, “Adana.
- Naim A. Güleryüz, The Synagogues of Thrace and Anatolia [Anadolu ve Trakya’nın Sinagogları], çev. Leon Keribar (İstanbul: Gözlem, 2008), s. 89-90
- Cevdet Naci Gülalp, Adana’yı Seviyorum (Adana: Alev Dikici Ofset, 2007)
- Sebastian P. Brock ve diğ. (ed.), Gorgias Encyclopedic Dictionary of the Syriac Heritage [Gorgias Süryani Mirası Ansiklopedik Sözlüğü] (River Road: Gorgias, 2011)
- Hrant Dink Vakfı’nın sözlü tarih projesiyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. https://hrantdink.org/tr/hdv-yayinlari/33-sozlu-tarih-ani
- Arşak Alboyacıyan, Badmutyun Hay Tbrotsi [Ermeni Okulu’nun Tarihi] (Kahire: Nor Asdığ, 1946)
- Osmanlı İmparatorluğu’nda misyonerlerin eğitim alanındaki faaliyetleri konusunda bkz. Betül Başaran, “Reinterpreting American Missionary Presence in the Ottoman Empire: American Schools and the Evolution of Ottoman Educational Policies (1820-1908)” [Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Faaliyetlerine Yeni Bir Bakış: Amerikan Okulları ve Osmanlı Eğitim Politikalarının Gelişimi ve Dönüşümü (1820-1908)] (yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Bilkent Üniversitesi, 1997)
- www.anadolukatolikkilisesi.or
- Püzant Yeğyayan, Jamanagagits Badmutyun Gatoğigosutyan Hayots Giligyo 1914-1972 [Kilikya Ermeni Katolikosluğu’nun Çağdaş Tarihi, 1914-1972] (Antilyas: Kilikya Katolikosluğu, 1975)
- Fransızların Kilikya’daki etkisi konusunda bkz. Robert Farrer Zeidner, “The Tricolor Over the Taurus: The French in Cilicia and Vicinity, 1918-1922” [Torosların Üzerinde Fransız Bayrağı: Kilikya ve Civarında Fransa, 1918-1922] (yayımlanmamış doktora tezi, Utah Üniversitesi, 1991)
- Yer tasarrufu sağlamak için kitaba dahil edilmeyen bu yapılara haritanın internet sitesinden ulaşılabilir
- Hamazasb Voskian, Giligyayi Vankere [Kiliya Manastırları] (Viyana: Mıhitaryan, 1957)
- Edwards, Fortifications
- Kilikya Katolikosluğu’nun tarihi konusunda bkz. “The Origin of the Armenian Church,” [Ermeni Kilisesi’nin Kökeni] http://www.armenianorthodoxchurch.org/en/history
- Yeğyayan, Jamanagagits, s. 45.