Uluslararası Müzeler Haftası’nda, 20 Mayıs 2024’te ICOM Eski Başkanı Suay Aksoy ve Müzebilimci Yeşim Kartaler’in katılımı ve küratör Çelenk Bafra’nın moderasyonu ile 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nda sohbet yapıldı. Bu sohbette küresel örüntüler ile Türkiye’deki uygulamaları bir arada düşünerek hızla değişen ve dönüşen dünyada müzelerin işlevi, rolü ve yeri konuşuldu.

Müzecilik tanımının dönem dönem sorunsallaştırılması ve müzecilik ile ilişkili kavramların farklı tanımlara dahil edilmesi süreciyle konuşmanın açılışını yapan Çelenk Bafra, dijitalleşme, sürdürülebilirlik, ve dekolonizasyon süreçlerinin dünyadaki farklı örneklerini paylaştı. Fiziksel ve dijital müzelerin farklı kullanıcı gruplarına çeşitli deneyimler sunmak amacıyla teknolojiyi araçsallaştırma durumunun avantajları ve dezavantajlarını sorgulayan Çelenk Bafra, dünyada ve Türkiye’deki müzelerde yaygınlaşan “eğlence” odaklı etkinliklere dikkat çekerek çok katmanlı bir tartışma yürüttü.

Müzelerin mekânsal değerini ve müzenin alametifarikası olarak nitelendirdiği koleksiyonun önemini vurgulayan Suay Aksoy; dijitalleşme, dekolonizasyon ve iklim krizi ile mücadele gibi süreçlerin müzelere etkisine odaklanarak koleksiyonun toplanma ve muhafaza edilmesinin nasıl etik olabileceğini sorguladı. Koleksiyon toplamak, muhafaza etmek, araştırmak, yorumlamak ve sergilemek arasındaki dengenin değişmesiyle araştırma, yorumlama ve sergilemenin öneminin arttığını not eden Aksoy müzelerin araştırma ve öğrenim faaliyetlerine yoğunlaşması gerekliliğini savundu. Suay Aksoy, koleksiyonların yüksek çözünürlükle dijitalleştirilip erişime açılmasının müthiş bir demokratikleşme olduğuna dair heyecanını paylaştı ve dijital arşivlerin müzelerde doğrudan sergilenemeyen detaylı ve derinlikli bilgileri, dijital alanda kolaylıkla paylaşabilmesinin müzelerin öğrenim misyonuna katkısını vurguladı. Bilgi ve habere erişimin sınırsız olduğu dünyadaki olayların küresel etkilerine dikkat çeken Suay Aksoy, küresel ilişkiler ağını müzelerin anlaması, anlatabilmesi, yorumlayabilmesi ve yorumlamayı izleyici kitleleriyle ortak yapması gerekliliğini belirtti. Elinde hakiki olanı bulunduran müzelerin yalnızca ziyaretçisiyle değil, tüm toplumla ilişki içinde olması gerektiğini vurgulayan Suay Aksoy, dünyadaki birçok müzenin tüm yurttaşları etkileyen kurumlar olarak küresel ilişki ağları, sosyo-politik ve ekonomik gerçekliklerle ilişkili idari kararlar vermeye yöneldikleri gözlemini ve Türkiye’de örneklerinin artacağı beklentisini paylaştı. Müzelerin bitaraf kurumlar olmaması gerektiğine parmak basan Suay Aksoy, akılda kalıcı “Sükut ikrardan gelir” sözü ile konuşmasını tamamladı.

Yeşim Kartaler sohbeti Türkiye özelinde bir değerlendirmeye taşımadan önce, müzeleri en önemli kamusal kurum ve kaynak olarak gördüğünü belirterek müzelerin asıl kaynağı olan koleksiyonu toplumla ilişki kurmadaki en temel unsur olarak tanımladı ve neyin koleksiyon olduğu ve müzede nasıl sergileneceğinin postmodernizm ile beraber değiştiğini vurguladı. Türkiye özelinde koleksiyon toplamanın arkeoloji ile başladığını ifade eden Yeşim Kartaler, yerel yönetimlerle müze kurma deneyimlerinde koleksiyonların etnografik malzemeye indirgendiği ve geçmiş kültürü temsil edenin “eski” olan malzemeler olduğu algısı ile hareket edildiğini aktardı. Topluluğun bütün hikâyesini anlatacak, topluluğu oluşturan yemek kültürüyle, ritüelleriyle, giyinme kültürüyle farklı unsurları simgeleyen bütünlüklü bir koleksiyonu Türkiye’de oluşturmanın pek mümkün olmadığını vurgulayan Yeşim Kartaler, “eski” malzeme toplayan müzelere koleksiyon toplamaktansa eksik alanlarla ilgili araştırma yapıp sempozyumlar düzenlemelerini tavsiye etti. Dijitalleşme ile müzelere demokrasinin gelmesi, herkesin eşit ve filtresizce erişebilmesi ve sürdürülebilir uygulamaların artmasına dair heyecanını paylaşan Yeşim Kartaler, Türkiye’deki dijitalleşmenin son teknoloji kullanılarak sunulan ile sunulma biçiminin amacı olmadan yapılmasını eleştirirken dijital araçların koleksiyonun anlattığı hikâyede tamamlayıcı bir unsur olarak kullanıldığı örnekleri takdir etti. Kamu kurumu olan müzelerde koleksiyon yorumlarken politik gayelerle yeni bir hikaye yaratılmak isteğinin yaygın bir durum olduğunu belirten Yeşim Kartaler, kamunun sponsor almadığını, müzelerdeki hikayeyi kamunun tamamen kendisinin belirlediğini ve bu süreçlerde çokça sansüre uğradığını aktardı. Yeşim Kartaler, müzelerin toplumsal, tarihsel ve sosyopolitik karmaşıklıkları, bir toplumu oluşturan her şeyi anlatması gerektiğine ve Türkiye’de özen gösterilmesi gereken bir diğer alan olarak arşiv çalışmalarına dikkat çekti.

Sohbetin tamamını yukarıdaki videodan izleyebilirsiniz.