Hrant Dink Vakfı olarak medyada ayrımcı söylem ve hak temelli habercilik üzerine tartışmalar yürüttüğümüz atölye serisinin beşinci etkinliği 26 Kasım 2015 Perşembe günü ‘Medyada Düşman Algısı: Dini ve Etnik Kimliklere Yönelik Ayrımcı Söylem’ başlığıyla, Anarad Hığutyun Binası Havak Salonu’nda gerçekleşti. ‘Medyada Düşman Algısı: Dini ve Etnik Kimliklere Yönelik Ayrımcı Söylem’ atölyesinde Hrant Dink Vakfı’ndan Zeynep Arslan ve Galatasaray Üniversitesi’nden İdil Engindeniz konuşmacı olarak yer aldı.

Hrant Dink Vakfı tarafından 2009 yılından beri yürütülen Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi projesinin arka planı ve metodolojisi, projenin koordinatörü Zeynep Arslan tarafından paylaşıldı. Amacı yazılı basında ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele etmek, nefret söylemini ifşa etmek ve tartışma alanları yaratmak olan proje kapsamında yazılı basın üzerinden ulusal ve yerel gazetelerde tarama yapılıyor ve 4 ayda bir bulgular kamuoyu ile paylaşılıyor. Projenin 2009 yılından bu yana geçirdiği yapısal ve metodolojik değişimleri paylaşan Arslan, etnik ve dini kimliklere yönelik nefret söyleminin taranmasının yanı sıra LGBTİ ve kadınlara yönelik nefret söyleminin de çalışmanın kapsamları arasında olduğunu belirtti. 2013 yılı itibariyle eklenen ayrımcı söylem dosyası ile belli periyodlardaki bir olaya odaklanan ve medyadaki ayrımcılığı ifşa eden dosya konusu çalışmaları yürütüldüğünü aktardı. Arslan, proje kapsamında nefret söylemi ve ayrımcı söylem üzerine düzenlenen konferanslar ve paneller hakkında bilgiler vermesinin yanı sıra üniversitelere yönelik hazırlanmış bu alandaki müfredat çalışmasının yaygınlaşması için yapılan atölye çalışmalarına dair de örnekler verdi.

Ulusal ve yerel yazılı basındaki nefret söylemi verilerinin değerlendirilmesi amacıyla sözü olan projenin raportörlüğünü yürüten İdil Engindeniz, nefret söyleminin bağlamına göre farklı gruplara farklı dönemlerde uygulanabileceğini belirterek araştırma kapsamında 1997 yılı Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu Tavsiye Kararı’nda belirtilen nefret söylemi tanımının temel alındığını belirtti. 2009 yılından bu yana Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi projesi kapsamında periyodik olarak hazırlanan raporlarda öne çıkan nefret söylemi bulgularını paylaşan Engindeniz, dini ve etnik kimliklere yönelik nefret söyleminin yıllar içerisinde değişimini istatistiki bilgiler üzerinden değerlendirdi. Örnek köşe yazıları ve haberler üzerinden nefret söyleminin etnik ve dini grupların yanı sıra LGBTİ’lerin ve kadınların itibarsızlaştırılmasında nasıl kullanıldığını da inceledi. Bu söylemlerin bireysel olarak değil, politik olarak üretildiğinin ve en temel mekanizmasının biz ve onlar karşıtlığı olduğunun altını çizen Engindeniz, projenin amacının da bu içerikleri ifşa ederek farkındalık yaratmak olduğunu tekrarladı. Nefret söyleminin en fazla dini ve etnik kökene referans yapan gazetelerde ve köşe yazılarında çıktığını belirten Engindeniz, son zamanlarda haber yazılarında da nefret söylemi içeriğinin artmasının bir yandan kaygı verici olduğunu, diğer yandan bunun meslek örgütlerini ve yaptırımı olacak mekanizmaları harekete geçirmek için bir vesile olduğunu söyledi.

Son olarak medyada nefret söylemiyle mücadele yöntemlerine dair öneriler tartışıldı. Çözüm önerileri olarak farklı veri toplama çalışmaları yürütülmesinin yöntemleri konuşuldu. Aynı zamanda müfredat çalışmaları yapılmasının, karşılaştırmalı çalışmalar yürütülmesinin ve son olarak meslek örgütlerinin medyaya müdahalesinin medyada nefret söylemi ile mücadelede önemli bir rol oynayabileceği tartışıldı.