Hrant Dink Vakfı olarak medyada ayrımcı söylem ve hak temelli habercilik üzerine tartışmalar yürüttüğümüz atölye serisinin üçüncü etkinliği 27 Ekim 2015 Salı günü ‘Medyada Engellilere Yönelik Ayrımcı Söylem’ başlığıyla, Erişiyorsam Varım! İstanbul Sergisi işbirliği ile Anarad Hığutyun Binası Havak Salonu’nda gerçekleşti. Engelli Kadın Derneği’nden İdil Seda Ak moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Medyada Engellilere Yönelik Ayrımcılık’ atölyesine Al Jazeera Türk’ten Umay Aktaş Salman ve Koç Üniversitesi’nden Dikmen Bezmez konuşmacı olarak katıldı.

İlk olarak İdil Seda Ak, medyanın engellilere yaklaşımının hak temelli habercilikten hangi noktalarda uzak olduğunu değerlendirdi ve özellikle engelli kadınlara yönelik medyadaki ayrımcı ve eril dili örneklerle açıkladı. Erişiyorsam Varım! İstanbul Sergisi kapsamında “Hayata tam, eşit ve onurlu katılım” cümlesinin altını çizdiklerini vurguladı ve medyada, yazılı haberlerde, görsel kullanımlarında hak odaklı yaklaşımın nasıl gerçekleşebileceğine dair bir giriş konuşması gerçekleştirdi.

Ardından Umay Aktaş Salman, medyanın farkındalık yaratma gücüne referansla toplumdaki önemli rolünü vurgulayarak engellilere yönelik hak odaklı haberciliğin etki alanlarını aktardı. Ajans haberleri üzerinden ayrımcı haber örneklerini analiz etti ve medyanın hak temelli bakış açısını yaygınlaştırmak yerine toplumdaki önyargıları nasıl körüklediğini haber örnekleri üzerinden anlattı. Engellilerin medyada yok sayıldığını ya da oldukça sınırlı yer aldığını aktardı. Medyada sınırlı yer alma biçimlerinin ise aciz gösterme, dramatikleştirme ya da üstün başarı hikâyeleri üzerinden olduğunu vurguladı. Hak temelli habercilikte muhabirlerin sorumluluğunun, engelli haklarının görünür kılmak olduğunu vurguladı. Engelliliği olağandışı bir durum gibi sunmak yerine, eşit vatandaşlık algısına göre haber içeriklerinin düzenlenmesi gerektiğinin altını çizdi. 

Son olarak Dikmen Bezmez, Sakatları Çalışmaları İnisiyatifi’ndeki çalışmalarına referansla terminolojik olarak engelli yerine sakat kelimesini kullanmayı tercih ettiğini ve sakatlığın sahiplenilen bir tanımlama olduğunu/olabileceğini belirtti. Bu bağlamda medyada sakatlığın trajedi söylemi, sakatlığın tıbbileştirilmesi, “süper sakatlar” temsiliyeti, sakatlığın ucubeleştirilmesi ve sakat bedenin çocuklaştırılması üzerinden beş farklı kategoride yer bulduğunu anlattı. Ardından, medyanın sakatları sağlık programlarında temsil etme pratiklerini ele alan araştırmasından bulgular aktardı. Sağlık programlarında sakat kişinin aile kurumunun içinde konumlandırıldığını, sakatlığın dini referanslar ile birlikte ve tedavi edilmesi gereken medikal bir durum olarak ele alındığını belirtti. Son olarak doktorlar gibi uzman kişilere söz verilen sağlık programlarının, kesin yargılar oluşturmak konusunda izleyiciler üzerinde büyük bir etkisi olduğundan bahsetti.

‘Medyada Engellilere Yönelik Ayrımcı Söylem’ atölyesinde engellilerin haklarının yok sayılması, erişilebilirlik, devletin sorumlulukları, ayrımcılık, ötekileştirme meseleleri medyada yer alma biçimleri ve etki alanları tartışıldı. Medyada engelliliğin/ sakatlığın bir var oluştan ziyade olumsuz bir durum olarak yansıtılması, bu anlamda hak odaklı yaklaşımın eksikliğinin sonuçları ve medyada olumlu örnekleri çoğaltmanın yolları konuşuldu.