Hrant Dink Vakfı Tarih Programı kapsamında, Sosyal Bilimler Lisansüstü Öğrenci Çalıştaylarının beşincisi 28 Kasım 2019 Perşembe günü Hrant Dink Vakfı, Anarad Hığutyun Binası'nda gerçekleştirildi.

Ermenilerin tarihi ve kültürü üzerine Türkiye’de tamamlanmış yüksek lisans ve doktora tezlerini tartışmaya açmayı ve araştırmacılar arasında diyaloğu pekiştirmeyi amaçlayan çalıştayların beşincisinde, kent, bellek ve azınlık kavramları bağlamında ele alınan iki yüksek lisans ve bir doktora tezi tartışıldı.

İlk olarak, Elif Atalay’ın Marmara Üniversitesi Küresel Şehirler ve İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı’nda 2019’da tamamladığı “İstanbul’da Yaşayan Azınlık Gruplarının İstanbul Algıları Ve Kentsel Bellekleri” başlıklı yüksek lisans tezi tartışıldı. Elif Atalay, Rum, Ermeni ve Yahudilerin kentsel belleklerini ve algılarını incelendiği tez çalışmasının sunumunda, İstanbul azınlık belleklerinin konu edildiği araştırma ve çalışmalarda öne çıkan bir tanımlama olan belleklerin travmatik olaylarla beslendiği ve bu travmaların kuşaklar arasında aktarılması üzerinde durdu. Atalay, travmatik bellek kavramını sorunsallaştırıp kavramın negatif etiketlemeye yol açtığına değindi. Bu tespitlerden hareketle, tez kapsamında ele alınan kentin tarihsel, toplumsal, kültürel ve yerel belleğinde, İstanbul azınlıklarının otobiyografik ve semantik belleklerinde yer alan bilgi ve deneyimlerin, bu bilgi ve deneyimlerle oluşan algıların temsilinin sınırlı ve dar bir alanda açığa çıkarıldığı, ulaşılan verilerin genellikle seçilmiş bir belleği kapsadığından bahsedildi. Azınlık belleğinin, kent belleğinde bireysel ve toplumsal olarak marjinalleştirilmesi riskinden bahsederek diğer yandan bu belleğin turistik bir etkinliğe, bir diğer tanımlamayla belleğin endüstrileşmesine yol açtığına değindi. Bu endüstrinin en bilindik örnekleri 6-7 Eylül Olaylarının izinin sürüldüğü ya da Yahudi Mirası gibi isimlerle düzenlenen İstanbul turları olduğuna değindi. Atalay, çalışmasının temel verilerini yapmış olduğu sözlü tarih mülakatları, yazılı ve görsel kaynaklar ile edebi metinlerden elde ettiğini belirterek örnekler verdi.
Atalay’ın tezini değerlendiren Dr. Güven Gürkan Öztan mekân ve bellek ilişkisi kapsamında kolektif hafızayla bireysel hafıza arasındaki ilişkiden bahsetti. Bunu sosyo-ekonomik tarih kurgusu ile toplumsal amnezi çerçevesinde incelenebileceğine vurgu yaptı. Son olarak mekân - tüketim ilişkisi bağlamında belleğin nesneleşmesine de vurgu yaptı.

Tartışılan ikinci tez, Emircan Kürküt’ün Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde 2019 yılında bitirdiği “6-7 Eylül 1955 Olayları Bağlamında Kuzguncuk'ta Homojenleştirme ve Türkleştirme Pratikleri” başlıklı yüksek lisans tezi oldu.
Kürküt, sunumunda öncelikle Kuzguncuk mahallesinin 20 y.y.’daki demagojik yapısını anlatarak, mahallenin 1930’larda çoğunlukla Museviler, Rumlar ve Ermenilerin ikamet ettiği bir bölge olduğunu, bugün ise Kuzguncuk’ta nüfusa oranla %1’lik bir azınlık grubunun yaşadığını vurguladı. Günümüzde mahalle sakinleri tarafından genellikle bu semtin barış ve hoşgörü ifadeleriyle tanımlandığını oysa 20. y.y. ortalarından sonra, Rumların ve Musevilerin çoğunun zorla veya gönüllü olarak Yunanistan'a ve İsrail'e göç ettiğine değindi. Özellikle, 6-7 Eylül pogromunun, Kuzguncuk gayri-müslimlerine doğrudan zarar verdiğine değindi. Bununla birlikte, günümüz Kuzguncuk sakinlerinin söylemlerinde mahallenin çok kültürlü yapısını “nostaljik” olarak sürdürmeye devam ettirdiklerini de belirterek, “nostaljikleştirerek nesneleştirme” kavramına dikkati çekti.
Kürküt’ün tezini değerlendiren Dr. Hakan Yücel, öncelikle yüksek lisans tezlerindeki başlık, sorunsallaştırma ve kavramsallaştırma konusunu vurguladı. Yapılan sözlü tarih görüşmelerinin sosyal bilimler açısından önemine değindi. Görüşmelerin tam metin olarak tezde kullanılması gerektiğinden ve bunun diğer araştırmacıların da önünü açabileceğine vurgu yaptı. Bunu yanı sıra azınlık toplumlarının yaşadığı göç değerlendirmelerinde, tarihsel olarak dönemin sosyo-ekonomik etkilerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekti.

Üçüncü oturumda ise, Özgür Kaymak’ın İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü’nde 2016 yılında bitirdiği “İstanbul'da Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatlerinin sosyo-mekansal inşası” başlıklı doktora tezi tartışıldı.
Kaymak, sunumunda doktora tezinin kitaplaştırılmış hali üzerinden, yazmış olduğu bölümler ve bölümlerin içeriğine dair bilgileri verdi. Tez kapsamında, İstanbul’un Rum, Yahudi ve Ermeni azınlıklarının sosyo-mekansal kimlik inşasına dikkat çekildi. Kaymak, azınlık cemaatlerinden 120 kişi ile derinlemesine mülakatlar gerçekleştirdiğini ve yapmış olduğu çalışmaları bu görüşmeler sonucunda ortaya çıkarttığını belirtti. Öncelikle Rum, Yahudi ve Ermenilerin homojenleştirilmesine vurgu yaparak, azınlıkların kamusal ve özel alanda yaşadıkları dışlayıcı ve ayrımcı pratiklerden de bahsetti.
Kaymak’ın tezini Doç. Dr. Ulaş Sunata değerlendirdi. Tez’de de vurgu yapılan, azınlık kimliklerinin homojen algısı ve azınlıkların kendi içinde farklı kuşak, sosyal sınıf, cinsiyet değişkenleriyle ele alınması gerektiğine değindi.
Son olarak, sosyal bilimlerde sözlü tarih görüşmelerinin metodolojik önemi vurgulandı. Hafızanın ana dilde aktarılması ile duygunun aktarımı arasındaki ilişkinin önemi belirtildi. Anadilde anlatılan anıların tercümesinin, deneyimin tercümesine dönüşmesi vurgulandı.