KarDes: Çokkültürlü Hafıza Turları Rehberi mobil uygulaması 4 yaşında! Kullanıma açıldığından bu yana uygulama, App Store ve Play Store platformlarından 35 binden fazla kez indirildi. Kişisel bir gezi rehberi olarak tasarlanmış KarDes uygulaması; İstanbul, Ankara ve İzmir’den toplam 34 hafıza turu ve 70’e yakın kent sakini hikâyesine yer veriyor. ‘Keşfet’ bölümündeki iki bine yakın kültürel miras yapısıyla Türkçe ve İngilizce dilinde içerik sunuyor.
Uygulamayı telefonlarınıza veya tabletlerinize ücretsiz indirmek için tıklayınız.

 

  

 

KarDes içeriğinden sizin için seçtiklerimiz

 

  

İstanbul - Beyoğlu Tiyatro Turu

Osmanlı’nın son döneminde Beyoğlu’nda açılmış tiyatroları biliyor ve o dönemin tiyatrocularını tanıyor musunuz?
Osmanlı dönemindeki ilk tiyatro binası, 1830’lu yılların başında eski ismiyle Pera, bugünkü ismiyle Beyoğlu’nda inşa edildi. Pera semti, o dönemde elçiliklerin bulunduğu ve Levantenlerle birlikte Rum ve Ermenilerin yoğun olarak ikamet ettiği bir yerdi.
Pera’da kısa süre içinde onlarca tiyatro binası inşa edildi. Genellikle Avrupalı sanatçıların eserler sahnelediği ilk yıllardan sonra, Osmanlı’da yaşayan sanatçı ve tiyatro grupları da kendi üretimlerini yapmaya başladı. Özellikle Osmanlı Ermenilerinin okullarda başlattıkları modern tiyatro faaliyetleri, yavaş yavaş Osmanlı toplumundaki gençleri de etkisi altına aldı ve onları sahne hayatına atılmaya, kumpanyalar kurmaya ve gösteriler sahnelemeye teşvik etti.
19. yüzyılın başından, Cumhuriyetin ilanına kadar geçen süre içerisinde Pera’da inşa edilen tiyatro binalarında yapılan binlerce gösteri, yüz binlerce sanatsever tarafından izlendi. “Görkemli tiyatrolar dönemi” olarak anılan bu yüz yıllık tarihe tanıklık etmiş ve çoğunluğu ahşap yapılardan oluşan tiyatro binalarının bir kısmı yangınlar yüzünden yok oldu.
Fransız Tiyatrosu, Naum Tiyatrosu, Ses Tiyatrosu, Güllü Agop, Eliza Binemeciyan, Mardiros Mınakyan ve Muhsin Ertuğrul ve daha fazlasının hikâyeleri KarDes’te.

 

 

 

Ankara - Flamingo Pastanesi

Meyveli ve likörlü çikolatalarıyla bilinen Flamingo Pastanesi, 1950’li yılların ortasında Kızılay’daki Ziya Gökalp Caddesi’nde açıldı. 

Pastanenin açıldığı ilk yıllarda mutfaktan İlya adlı Rum bir ustabaşı sorumluydu. İlya Usta’nın tariflerinden çıkma pastaları, çikolatasının kalitesi ve pastanenin kurucusu Saffet Hakkı Tarı’nın müşterileriyle kurduğu samimi ilişki sayesinde pastane kısa sürede büyük bir ilgi topladı. Şarkıcı ve besteci Zeki Müren de pastanenin müdavimlerindendi. Müren’in “Dost muhiti kendini hemen hissettiriyor, huzur veriyor” yazılı notu dükkânın duvarına asılmıştı.

Pastanenin bulunduğu apartmandaki çatlaklar sebebiyle 60’lı yılların sonlarında binayı tahliye etmek zorunda kalan Tarı, Tunalı Hilmi Caddesi’nde yine aynı isimde bir pastane açtı. 

Melis Danişmend, 2008 senesinde kaleme aldığı bir köşe yazısında Flamingo Pastanesi’ne olan ziyaretini şöyle anlatıyor:

“Pastanede bir Türk filmi havası mevcut. Yani sanki az sonra yan masanıza Hülya Koçyiğit'le Ediz Hun oturacak ve birbirlerinin gözlerinin içine baka baka limonatalarını içeceklermiş gibi. Fonda çalan müzikleri söyleyeyim, konsepti anlayın: Peppino Di Capri'den Roberta, Mina'dan Parole Parole… (...) Duvarlarda, flamingo resimlerinin yanı sıra bir de Zeki Müren tarafından yazılmış övgü dolu bir yazı vardı. Biz de tıpkı Müren gibi pastaneden çok memnun bir şekilde ayrıldık. Dışarı çıktığımızda yıl tekrar 2008 olmuştu.”

Flamingo Pastanesi’nin hikâyesi KarDes’in Kavaklıdere turunda. 

 

  
Aleksandros Angelidis, Flamingo Pastanesi'nde yılbaşı pidesi yaptırılan yılları anlatıyor.

 

 

 

İzmir - Madam Marta Amati

Madam Marta, 1902 yılında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu toprakları içinde doğdu. Budapeşte’deki Liszt Müzik Akademisi’nde Keman Bölümü’nde okudu. Nazi rejiminin gittikçe sertleşen Yahudi karşıtı politikalarından, o dönem Almanya’da çalışan Marta Amati de etkilendi. Anlatılana göre, Almanya’da sahne aldığı kafede Nazi subayları tarafından hakarete ve saldırıya uğrayan Marta Amati, o günden sonra bir daha Almanya’da sahne almadı.
Madam Marta, 1950’lerde İzmir’e taşındı ve uzun yıllar, Karataş’taki Bet İsrael Sinagogu’nda yapılan düğünlerde keman çaldı. Rita Ender’in yazdığı Madam Amati kitabında Amati şöyle anlatılıyor:
“Günü, saati geldiğinde, onu evinden alıp sonra yine evine bırakacak olan araçla sinagoga giderdi. Kırmızı ruju dudaklarında. Gözünde şişe dibini andıran gözlüğü, ensesinde toplanmış saçları, elinde kemanı, ufak tefek bedeniyle doğrudan merdivenlere yönelirdi. Yukarı çıkardı. Sinagogun kadınlara ayrılmış bölümüne. Balkona.”
Marta Amati’nin İzmir’de oturduğu evlerden biri, Saint Joseph Lisesi’nin karşısındaki tahta cumbalı evdi. Söylenene göre, sıcak yaz akşamüstlerinde evinin önündeki merdivenlere oturup keman çalar, sokak boyunca Sergey Rahmaninov’un besteleri yankılanırdı.
Madam Marta Amati’nin hikâyesi KarDes’in Punta turunda.