Serginin küratörlüğünü yapan Bahçeşehir Üniversitesi’nden Yüksek Mimar Hasan Kuruyazıcı, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Edhem Eldem, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Afife Batur, Boğaziçi Üniversitesi’nden Dr. Ahmet Ersoy ve Sanat Tarihçi Dr. Elmon Hançer’in katılımıyla gerçekleşen panel 14.00’te başladı.

Panel koordinatörü Hasan Kuruyazıcı açılış konuşmasını yaptıktan sonra sözü Edhem Eldem’e bıraktı. Konuşmasında farklılıkları silmeye çalışmanın asimilasyona dönüştüğüne vurgu yapan Eldem, Ermenilerin sadece saray, ev ya da müzik yaptıklarında kabul ediliyor olmalarının problemli bir durum olduğunu söyledi. Ayrıca bir belge fetişizminin varlığına değinen ve bunun da büyük problemlerden biri olduğuna dikkat çeken Eldem, “Tek belge yeter” ya da “Belge direkt doğrudur” mantığının yanlışlığına vurgu yaptı.

Prof. Dr. Afife Batur ise yapıtlara Ermeni, Rum, İtalyan, Levanten vs. mimarlarının etnik kimlikleriyle bakmadığını mimari eserlerin kendileriyle ilgilendiğini ve yoruma değil gözleme dayalı bir çalışma tarzı benimsediğini belirtti. Balyan ailesinin yapıtlarıyla 35 yıldır ilgilendiğini ve etnik köken gözetmediğini söyleyen Batur, kendi açısından Balyanların çok önemli mimari özellikleri olduğunu vurguladı. Balyanların mimarisinin yerel ve geleneksel öğeler taşıdığına değinen Batur, bunu Dolmabahçe sarayı örneğiyle temellendirdi. Bu yüzden de Balyanlara her zaman etnik grup olarak değil Osmanlı Mimarisi örneği olarak baktığını belirtti. 19. yüzyıl mimarisinin neden incelenmesi gerektiği üzerinde de durdu.

‘Osmanlıdaki mimarlık anlayışı’ da panelde konuşulan konular arasındaydı. Afife Batur, konuyla ilgili olarak, 19. yüzyıl’dan 20. yüzyıla kadar zaten müteahhit ve mimar diye bir ayrımın söz konusu olmadığını ve bu kişilerin, müteahhiti oldukları işlerin aynı zamanda tasarımcısı da olduklarını dile getirdi.

Batur’un bu sözleri, Sanat Tarihçisi Selman Can’ın, bir süre önce “Balyan ailesinin o dönemde, bugünkü müteahhitlik işleriyle uğraştığı ve hatta dönemin üstlenici firması olarak yurtdışında fotoğraflar aracılığıyla reklamını yaptığı” yönündeki açıklamalarını da akıllara getirdi.

Daha sonra söz alan sanat tarihçi Elmon Hançer ise genel olarak kilise mimarisinden, ve kilise mimarisinin tarihinden bahsederek Ermeni kiliselerinin tarihçelerine de değindi.

Çok çeşitli ve katmanlı tarih yazımına göre yol alma gerekliliği konusunu vurgulayan Dr. Ahmet Ersoy ise, Osmanlı mimarisi dendiğinde ne anlaşıldığı ve Osmanlılarda kime mimar denmesi konuları üzerinde durulmasının gerekliliğini ifade etti. Panelde ayrıca, mimarideki “kalfa” sözcüğünün anlamı ve kullanımı da tartışıldı. Panele dinleyicilerden gelen soruların yanıtlanmasıyla sona erdi.