Hrant Dink Vakfı bünyesindeki ASULİS Dil, Diyalog, Demokrasi Laboratuvarı’nın “Spor ve Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı” paneli 8 Aralık 2016 tarihinde Hrant Dink Vakfı, Havak Salonu’nda yapıldı. Toplumsal cinsiyet, insan hakları, spor ve medya üzerinde çalışmaları olan ve dersler veren İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Itır Erhart moderatörlüğünü üstlendiği panel, toplumsal cinsiyet ve spor sosyolojisi üzerine çalışmalar yapan Gedik Üniversitesi öğretim üyesi İlknur Hacısoftaoğlu, ‘Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği’ (KASFAD) yönetim kurulu üyesi ve Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Rekreasyon Bölümü araştırma görevlisi Pınar Öztürk ve Tatavla’da futbol oynayan Atletik Dildoa takımının kurucu ve oyuncularından Nazlı Cabadağ’ın katılımıyla yapıldı. 

Panelin video kaydı

Panelde ilk sözü alan İlknur Hacısoftaoğlu, internette anahtar kelimeler üzerinden yaptığı araştırması kapsamında medyada kadın sporcuların temsil edilme biçimlerini ele aldı. Türkiye’de sporun oldukça erkek egemen bir alan olduğunu ve bu durumun medyaya direkt yansıdığını belirten Hacısoftaoğlu, medyanın kadınların erkeklerin arzu ve çıkarlarıyla uyumluluk doğrultusunda bir tarafta kırılgan ve hassas, diğer tarafta ise seksi, davetkâr ve çekici bir kadın olarak resmedildiklerini ifade etti. Bununla birlikte, kadın sporcuların da sürekli bir müzakere etme hali içerisine olduklarının, dolayısıyla da ‘spor yapan kadın erkek gibidir’ mitiyle sıklıkla karşı karşıya kalan kadınların kadınsallıklarını ve heteroseksüel kimliklerini sürekli olarak vurgulama çabasında olduklarını vurguladı. 

Hacısoftaoğlu’nun ardından sözü alan Pınar Öztürk, kadının özellikle futbol sporu içerisindeki temsil biçimleri ve sorunsallarını ele aldı. Spora ve bedensel aktiviteye katılımın bir insan hakkı olduğunu, birçok devletin bunu Anayasaları çerçevesinde güvence altına aldığını belirten Öztürk, Türkiye’de kadın ve çocukların spora katılım oranlarının oldukça az olduğunu ifade ederek devletleri göreve çağırdı. Futbol özelinde ise, genel olarak dünyada futbolun tek cinsiyetli bir spor olarak algılandığını, FIFA’nın çatısı altındaki UEFA konfederasyonunun yalnızca erkek ligi olduğunu ve tarihin belli dönemlerinde kadınların örgütlü futbola katılımlarının da yasaklandığının altını çizdi. Son olarak, Öztürk, Türkiye ölçeğinde, kadınların spora ve fiziksel aktivitelere eşit katılımını desteklemek, bu alanda gördükleri ayrımcılığın önüne gelmek ve haklarını aramak adına sivil toplum kuruluşlarına görev düştüğünü ifade etti. 

Panelin son konuşmacısı Nazlı Cabadağ ise, LGBTİ futbol takımı olan Atletik Dildoa’nın kuruluş hikâyesini ve futbolun cinsiyetçilik ve heteroseksizmle olan ilişkisine dair deneyimlerini paylaştı. 2015 onur haftasında organize ettikleri bir futbol maçı sonrasında Tatavla’da yaşayanların dahil oldukları bir futbol takımı kurmaya karar verdiklerini anlatan Cabadağ, sunumunda alternatif lig takımları ile yaşadıkları deneyimleri paylaştı. Sahada karşılaştıkları örtülü cinsiyetçilik karşısında hangi alternatif yöntemlere başvurduklarına değinen Cabadağ, futbol sahasında da kuir mücadele ile karşılaştığına dikkat çekti.