Sierra Leone'nin kuzeybatı bölgesinde küçük bir kent olan Lunsar’da doğdu. Küçük yaşta kadın genital mutilasyonuna maruz kaldı. Hem fiziksel hem duygusal yaralarla karşılaştı. Bu kişisel deneyim, kadın genital mutilasyonunun yıkıcı etkilerini anlama konusunda derin bir etki bıraktı ve değişim için kararlı bir savunuculuk geliştirmesini sağladı.
Kadın genital mutilasyonuna açıkça karşı çıkan ilk topluluk üyesiydi. Uygulamanın kadınlar için aynı zamanda geçim kaynağı olduğu topluluğunda, 400 kadını bu işi bırakması için tek başına ikna etti. Bu kadınlara alternatif geçim kaynakları yarattı. Bondo topluluğunda geleneksel ritüel olan törenin kadın genital mutilasyonuyla özdeşleştirilmemesi gerektiğine dikkat çekti. Bu törenin aynı zamanda kadınlar için deneyim aktarımı ve güçlendirici bir eylem olduğunu savundu. Geleneği reddetmeden alternatif bir törenin yapılabileceğini vurguladı.
Sierra Leone’de politikacıların ya da çoğu sivil toplum kuruluşunun öncelikli konusu olmayan, kız çocuklarının ve kadınların hayatı için zararlı bir uygulama olarak görülmeyen kadın genital mutilasyonuna karşı mücadele için 2000 yılında ‘Amazon İnisiyatif Hareketi’ni kurdu. Kurumun en önemli hedefi Sierra Leone'de kadınların ve kız çocuklarının %90'ından fazlasını etkileyen bu uygulamanın tehlikeleri hakkında farkındalık yaratmak ve uygulamayı ortadan kaldırmak. Bu alanda saha çalışmaları yürüterek, kadın genital mutilasyonunun en yaygın olduğu kırsal bölgelere ve topluluklara ulaşmayı hedefliyor, yerel kadın grupları ve ağları kuruyor. Yerel ve uluslararası kuruluşlarla birlikte farkındalık eğitimleri yapıyor.
Mücadelesiyle topluluğundaki algıları önemli ölçüde değiştirdi ve kadınları bu zararlı geleneğe karşı durmaları için güçlendirdi. Kadın genital mutilasyonuna karşı mücadelede öncü isimlerden biri oldu, çalışmalarından ötürü birçok kez ödüle layık görüldü.
Kararlı duruşu, sadece Sierra Leone'de değil, Afrika genelinde ve hatta dünya çapında kadın genital mutilasyonuyla mücadeleye dair geniş çaplı bir farkındalık yarattı. 2019'da öncü olduğu ‘Kansız Geçiş Ritüeli’, genital mutilasyonunun sona erdirilmesi için çalışan “zararlı uygulamalara karşı forum” ve pek çok farklı kurum tarafından kabul edildi.
Müsaadenizle, mevcut protokol kuralları çerçevesinde ilerlemek isterim. Sizlere Sierra Leone’den, kendisi maden zengini bir ülke olmasına rağmen halkının %74’ünün sefalet ve yoksulluk içinde yaşadığı bir ülkeden selam getirdim. Sahip olduğu verimli topraklara rağmen kendi yurttaşlarını besleyemeyen bir ülkeden. Nüfusunun %52’sini oluşturan bir kesimin insan haklarını görmezden gelen, kendi vatandaşlarını koruma iradesi göstermeyen siyasi liderlerin yönettiği bir ülkeden.
Bu akşam sizlerin huzurunda olmaktan ve Hrant Dink Vakfı tarafından verilen bu uluslararası ödülü almaktan onur duyuyorum. 26 Temmuz tarihinde Sierra Leone saati ile 18:27’de Zeynep Sungur’dan e-posta adresimi isteyen bir Twitter mesajı aldım. Bu mesaja şaşkınlıkla ve şüpheyle yaklaştım. Kendisine bir takım sorular sorarak yanıt verdim. Ancak, sonrasında e-posta adresimi de paylaştım. 27 Temmuz Cumartesi günü, 2024 Uluslararası Hrant Dink Ödülü’ne layık görüldüğüme dair ödül jürisi kararını bildiren e-posta elime ulaştı. Kadın Genital Mutilasyonuna karşı kadın ve kız çocuklarını korumaya ve örgütlemeye yönelik çalışmalarım ve kadınların liderlik ve yönetişim kademelerine katılımına yönelik çabalarımdan ötürü bu ödüle layık görülmüştüm.
Bu zararlı uygulamayla mücadele yolculuğum, annemi kaybettikten 10 gün sonra, hâlâ okula devam ettiğim bir dönemde başladı. Üvey annem ve halam bana ve kız kardeşlerime kadınlığa erişme günümüzün gelip çattığını söyledi. Bu olay 15 Temmuz 1985 sabahının erken saatlerinde yaşandı. İlk başta epey heyecanlanmıştım, çünkü bu işin detayları bana açıklanmamıştı. Önce gözlerimiz bağlandı, sonrasında sırayla karanlık bir odaya alındık. İşte bu karanlık odada yaşadıklarımız, bugün hâlâ içimde taşıdığım, tarif edemediğim bir acıyla bezenmiş yaralar açtı. Klitorisim, olabilecek en zalimane yöntemlerle kesildi, üstelik beni çok sevdiklerini ve kaybettiğim annemi temsil ettiklerini iddia eden akrabalarımın gözleri önünde, ben can çekişir haldeyken. En hafif tabiriyle, ihanete uğramış, istismar edilmiş ve taciz edilmiş hissetim. İçim, tüm benliğim acıyla, büyük bir acıyla kaplandı. Bu kader anında, kafa karışıklığı, pişmanlık, nefret ve ruhuma yapılan bu kötülüğün intikamını alma hisleriyle doldum.
Yaşım ilerledikçe, kalbimde bir değişim ve dönüşüm arzusu yer etti. Kültür kisvesi altında kadınları ve kız çocuklarını insanlıktan çıkaran bu zalimane ve barbarca uygulamayı durdurmak istedim.
Ülkemdeki kültürel pratiklere dair anlatıyı değiştirme yönündeki güçlü kararlılığım devam ederken, geleneksel olarak tanınan ve kabul gören şiddete karşı durabilirsem, kadınlara ve kız çocuklarına karşı işlenen diğer tüm şiddet türlerini de ele alabileceğimi anladım.
2000 yılında, ülkemizdeki en tartışmalı mesele üzerine eğilebilmek için Amazon İnisiyatifi Hareketi’ni (AIM) kurdum. Sierra Leone Kadın Genital Mutilasyonunu yasaklamamış olan az sayıda ülkeden biri. Siyasilerin oy devşirmesine olanak sağlayan bir konu olduğu için hem geçmiş dönemlerdeki hem de günümüzdeki hükümetler bu konuyu ele almadılar. Zararlı bir uygulama olan Kadın Genital Mutilasyonu, siyasi çevrelerde hiçbir zaman tartışılmamıştı; bu durum, beni 2007’de siyasete atılmaya yöneltti. Bir encümen üyesi sıfatıyla, Kadın Genital Mutilasyonu uygulamasına son verme gündemini siyasete, yönetişim yapılarına ve sisteme taşımış oldum.
Tıpkı Hrant Dink gibi, hem bizzat kendim hem de ailem çeşitli saldırılarla karşılaştık. İki kez, şiddet yanlıları tarafından gönderilen haydutlar, evime girerek bütün eşyalarımı gasp ettiler. Geleneğin karşısında durmak için ödediğim bedellerden sadece biriydi bu. Neyse ki, bu iki saldırı sırasında da evde değildim. Evde olmadığım için şans eseri kurtuldum. Ölebilirdim.
Erkeklerin gizli örgütlenmesi (poro) birkaç kez bana karşı fiziksel saldırıda bulundu. Beni koruyacak kimse yoktu; can ve mal güvenliğinden sorumlu devlet kurumu olan polis teşkilatı dahi beni korumadı. Klan reisi tarafından kendi topluluğumdan atıldım. Tüm bunlar yaşanırken, hiçbir zaman duruşumdan vazgeçmedim ya da kaçmadım.
Değişimin ancak içeriden sağlanabileceğine inanıyorum. Bu süreçte, güçlü ve kararlı durmak, odaklanmak, asla geri adım atmamak ve pes etmemek konusunda adeta kendimi sınadım.
Farklı topluluklara, okullara, din evlerine ve siyasi platformlara, şiddetin, özellikle Kadın Genital Mutilasyonunun sonlandırılmasına yönelik değişim talebimle ulaşmaya çalışırken, ailem, AIM çalışanları ve birkaç dostum hep yanımda oldu. Bu süreçte kendi deneyimlerimi paylaştım; başka kadınları da aynı şeyi yapmaya teşvik ettim.
Topluluğunu ve halkını tanıyan birisi olarak, gerek Kadın Genital Mutilasyonu ile mücadele etmek gerekse kadınların siyasete katılmalarını, kendi topluluklarında, bölgelerinde ve ülkelerinde karar alma süreçlerinin bir parçası olmalarını ve liderlik pozisyonlarına gelmelerini sağlamak için bütüncül bir yaklaşım önerdim. Birkaç atölye çalışması ve katılımcı etkinlik sonrası, bu konumlara gelen kadınların sayısı gün geçtikçe arttı ve kadınların sesleri daha fazla duyulmaya başladı.
AIM hareketinin geleneklere ve kültüre saygı duyduğunu kanıtlamak için, 2019 yılında kansız geçiş ritüeli uygulamasını ortaya koyduk. Bu yenilik sayesinde, geleneklere ve insan haklarına aynı anda sahip çıkabileceğimizi hem ülkemize hem de bütün dünyaya göstermiş olduk.
Parçası olduğum inisiyatifimiz aracılığıyla, kadınlar ve genç kızlar arasında okur yazarlık oranının çok düşük olması sebebiyle, mabet ve ibadet yerleri yerine okulların inşa edilmesini savunduk. Ancak ve ancak kendi topluluklarımızı güçlendirdiğimiz ölçüde aktivist olarak mücadeleye devam edebilir ve kazanım sağlayabiliriz. Uğruna mücadele ettiğimiz insanlar neden mücadele ettiğimizi bilmeliler.Düzeltmek için çaba gösterdiğimiz sorunların ne olduğunu anlamalılar. Ayrımcılığın, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, cehaletin ve yoksulluğun nesiller boyu insanların şevkini nasıl kırdığını, onları nasıl insanlıktan çıkardığını anlamalılar. Fiziksel anlamda olmasa da duygusal ve ahlaki olarak bizimle birlikte yolun sonuna kadar ölesiye yürümeye hazır olmalılar.
Toplumsal cinsiyet, din, kültür, ırk temelli şiddetten tamamen arınmış bir dünya için yılmadan çalışan insan hakları aktivisti ve gazeteci Hrant Dink’in anısına ithafen kurulan bu vakıf, kendisini öldüren korkaklara karşı verilebilecek en açık ve net mesajı veriyor: Bedeni yok edebilirsiniz, ancak yapılan iyi işleri öldüremezsiniz. Kendisi hayattayken yaptığı tüm çalışmalar, bu salonda bulunan her bir bireyi hem sınamış hem de cesaret vermiş. Bugün, kendisinin çaba ve çalışmalarından hareketle, ülkeniz dışında benzer çalışmaları yürüten, bu uğurda, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için kendi hayatlarını feda eden kişileri tespit ediyorsunuz. Eşitliğe kavuşmak isteyenlerin, insan hakları ve adaleti ilerletmek isteyenlerin hakkını teslim etmek ve onlarla birlikte bu mücadeleyi kutlamak için bunu yapıyorsunuz.
Benim inisiyatifim, aldığı küçük ölçekli fonlarla, devasa bütçelere sahip uluslararası kuruluşlardan çok daha fazlasını başardı. Bunun sebebi şöyle açıklanabilir. Bizzat kendisi de şiddete maruz kalmış topluluk üyesi bir kadın tarafından yönetilen bir yerel inisiyatif, sadece o topluluğun dilini anlamakla kalmıyor, aynı zamanda o kültürün, o topluluğun da bir parçası oluyor. Bugün burada bulunan katılımcılardan, ülkeme döndükten sonra da benim çalışmalarımı desteklemeye devam etmelerini rica ediyorum. Halen ulaşmamız gereken pek çok topluluk ve birey var. Bir sonraki hedefimiz, bir radyo istasyonu ve gazete kurarak, yaptığımız çalışmaları yaygınlaştırmak ve erişimi zor bölgelere radyo dalgaları üzerinden ulaşmak. Evet, medya, insanları hem dönüştürebilen hem de bozabilen güçlü bir araç.
Bu vesileyle, babama, inisiyatifimizdeki çalışanlara, eşime ve yakın dostlarıma teşekkür etmek istiyorum. Onların desteği olmaksızın bugün burada karşınızda olamazdım. 25 yılı aşkın bir süredir birlikte çalışma fırsatı bulduğum tüm program faydalanıcılarımıza ve topluluk üyelerimize minnettarım. Sizlerle birlikte çalışabilmek, hayatlarınızı paylaşabilmek büyük bir onur.
Büyük bir onur ve gururla kabul ettiğim bu ödülü, benim en büyük destekçilerim olan, Port Loko ve Tonkolili bölgesindeki kadınlara, aileme, inisiyatif çalışanlarımıza, rahmetli anneme, çocukluk arkadaşıma ve eşime ithaf ediyorum. Bugüne kadar çeşitli uluslararası ödüller aldım; ancak yaslandığı tarih ve bağlamdan ötürü, bu ödülün kalbimde ayrı bir yeri var.
Hrant Dink’in de çok iyi bildiği gibi, cesur olmak, toplumlarımızın görmezden gelmeyi veya üstünü örtmeyi tercih ettiği hak meselelerini konuşmaya devam etmek her zaman çok da kolay olmuyor. Bu insanı gerçekten çok yalnız hissettirebiliyor. Ancak tam da bu hayati öneme sahip konuşmalar ve devam eden diyalog sayesinde bir farkındalığa ulaşabiliyoruz; bu farkındalık sayesinde herkesin faydasını gözeten bir toplumsal değişim mümkün olabiliyor. Hrant Dink’in bu alandaki katkıları hiçbir zaman unutulmayacaktır; kendisinin ismini taşıyan bu ödülü almaktan onur duyuyorum.
Teşekkür ederim.