Agos, 31 Ocak 1997

'Bir başına yaşama seçeneği'nin, 'bir arada yaşama zorunluluğu' tarafından ortadan kaldırılışının başlangıç sürecini, iki farklı öğreti iki farklı biçimde açıklar. Bilim, canlıların tek hücreliden çok hücreliye geçişiyle, din ise Tanrı'nın Adem babamıza Havva anamızı koşullamasıyla.

Bunlar birbirine tamamen zıt iki açıklamalar olsalar da bugünkü neticeleri açısından vazgeçilmez bir ortak yargıya sahipler. Her ikisinin de 20. yüzyılın sonunda insanların önüne getirip, dayattıkları olgu, nefes borularımızı zorlayan kirli hava kadar gerçek.

"Artık bir başınıza değilsiniz, başkaları da var ve başka çareniz yok. Ya birlikte yaşamayı öğreneceksiniz ya da birbirinizi tüketeceksiniz."

İnsanoğlu 21. yüzyılda tüm çabasını iki önemli yaşamsal olguya ayırdı bile. Kirlettiği hava ve çevre kadar, kirlettiği insan ilişkilerini de temizlemeye. Ülkemizde yaşanan kirli sancılar bu 'temizlik günü'nün gelip de geçmekte olduğunun işaretlerini uzun zamandır veriyor.

Temizlik gününü geçirmek ise çok tehlikeli. İnsan bir kirliliğe alışmaya görsün, insanın temizlik iştahı bir kaçmaya görsün... Eyvah ki eyvah... 'Temizlikçi kadın'ı bekleyen kokonalara dönmüşüz sanki. O gelmese kimsenin elini süreceği yok. Ama işin garibi bu işte öyle 'temizlikçi kadın' türünden ısmarlama birileri de yok. Becerebilirsek kendimiz becereceğiz... Başka seçeneğimiz yok. Temizliğin biçimini de, kullanacağımız deterjanları da hep biz yaratmak zorundayız.

Son zamanlarda bu manada yaratılan ve kimi çevrelerce 'muhakkak kullanmalıyız' diye reklamı yapılan bir deterjan adı sıkça anılır oldu. Sakız oldu dillerde. 'Hoşgörü' diyorlar buna. Başlangıçta kulağa hoş gelen bu marka giderek içi boşaltılmış, uyduruk bir köpüğe dönüştü ne yazık ki.

Yeni oluşan marka elbette hemen karşıtını ve sahtesini de beraberinde üretiyor. Hoşgörü'nün bolca kullanıldığı yerde 'horgörü' de hemen kendine yaşam hakkı bulabiliyor. Ve bir bakıyorsunuz hoşgörünün reklamını da en fazla bu horgörüyü kullananlar yapıyor.

Aslında bütün bu kavram kargaşalıklarına son verecek bir reçete hazır bekliyor orta yerde. 'Hoşgörü' ne demek, 'horgörü' ne demek?

Kimin kime hoşgörü gösterme gibi bir ayrıcalığı, kimin kime horgörülü davranma gibi yabanilik hakkı olabilir ki? En doğrusu belki de insan ilişkilerini ne hoşgörüye şartlamak ne de horgörüye.

Koyarsınız birlikte yaşamanın kurallarını orta yere, onu da uygularsınız adam gibi, yeter de artar bile.

O ki katlanmayı bilmezsiniz benimsemediklerinize de... İşte öyle bir marka olarak kalır sizin hoşgörünüz de.

Tıpkı iyi temizlemeyen bir deterjanın bol ama bir işe yaramayan sahte köpükleri gibi...