18-24 Mayıs Müzeler Haftası vesilesiyle dijital müzeleri, dijital hafızalaştırma çalışmalarını ve belgeleme çalışmalarını çevrimiçi ortamlarda paylaşmanın önemi üzerine konuşmak için 22 Mayıs 2024’te 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nda bir araya gelindi.

Nayat Karaköse’nin moderatörlüğünü üstlendiği sohbette, Tarihsel Adalet için Bellek Müzesi’nden Aylin Tekiner, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi’nden Noémi Lévy-Aksu ve Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’nden Eylem Şen sanal/dijital müzelerin potansiyellerini, önemini, bellek ve hakikat aktarımının çevrimiçi projeler üzerinden yeni nesillere aktarılmasını ve dijitalleşmenin sunduğu fırsatları değerlendirdi ve tecrübelerini paylaştı.

Türkiye’de hafıza çalışmalarının sanal ortama taşınmasının ve global dijitalleşme eğiliminin akademi, sivil toplum ve sanat alanlarına bir yansıması olduğuna işaret eden Noémi Lévy-Aksu, hafızayı sanal ortama taşımanın son yıllarda kamusal alanlarda görünürlüğün imkansızlaşmasına bir cevap olmanın yanı sıra güvenilir ve erişilebilir veri tabanı eksikliğini de gidermek için önemli bir dönüşüm olduğuna değindi. Noémi Lévy-Aksu son 5 senede yapılan hafıza projelerinin birçoğunun dijital projeler olduğunu not ederek hafıza ve arşivcilik çalışmalarının dijital alana taşınmasının farklı kuşakları bir araya getirmek, farklı kitlelere ulaşmak ve özgürlüğü giderek kısıtlanan akademik çalışmalar için etkili bir alternatif oluşturduğunu vurguladı. Hafıza Merkezi’nin yürüttüğü projelerde, çeşitli kaynakların bir araya getirilerek birbirleriyle konuşturulması sonucu yeni bir anlatı kurma çabasını detaylandıran Noemi Levy-Aksu, isim ve istatistiklere indirgenen anlatılara karşı sözlü tarih çalışmalarıyla isim ötesinde bir anlatı yaratabilmek için çalıştıklarını paylaştı. Hafızalaştırma sürecinde devam eden adalet arayışının nasıl sunulacağı belirlenirken adalet arayışına yukarıdan veya kendilerinden bakmadıklarını ekleyen Noemi Levy-Aksu, öldürülenlerin ailelerinin ve yakınlarının talep ettiği adaletin ne olduğunu belirlemeye çalıştıklarını aktardı. Türkiye’deki üniversitelerin siyasi baskılar altında özgür ve eleştirel düşüncenin üretildiği alanlar olmayı kaybetmesi sebebiyle Hafıza Merkezi’nin alternatif alanlar açma gerekliliğini öncelediğini ve gençlerin öncelikli hedef kitlesi olarak belirlenerek hafıza sahasının canlandırılması sürecine gençleri dahil etmek için başladıkları Hafıza ve Gençlik projesini anlattı.

Tarihsel Adalet için Bellek Müzesi’nde 12 Eylül 1980 darbesi üzerine arşiv ve hafızalaştırma çalışmaları yürüten Aylin Tekiner, dijitalleşmenin politik iklimin tarihsel adaleti sağlama ve fiziksel bellek mekanı oluşturmaya elverişsiz olduğu bağlamlarda bütünlüklü bir karşı anlatı oluşturmaya ve örgütlülüğü kolaylaştırmaya uygun bir ortam sağladığını belirtti. Aylin Tekiner, çeşitli araçlar yardımıyla farklı türlerdeki belgelerden anlamlı ve bütünlüklü anlatılar oluşturmanın sanal ortamın hafızalaştırma alanında sunduğu en büyük avantajlardan olduğunun altını çizdi. Dijital alanın sağladığı en büyük avantajlardan biri olarak koleksiyonların meta veri ile birbirine bağlanmasını tanımlayan Aylin Tekiner, yarattıkları dijital işkence haritasının yeni teknolojilerin belgelerden bilgi süzme ve bütünlüklü bir anlatı imkanı yaratma konusundaki başarısına örnek olarak sundu. Türkiye’de arşivin politik bir mesele olmasının yarattığı erişim zorluklarından bahseden Aylin Tekiner, bu erişim engelinin Türkiye tarihindeki köklü, güçlü ve devam etmekte ısrarcı olan şiddet zincirinin bir bütün olarak değerlendirilmesi önünde engel olduğunu ve hem bugünün toplumsal alanının hem de hafızalaştırılmak istenen toplumsal alanın tam bir çözümlesi yapılmasını engellediğini not etti. Genç kuşağa bugünü yaratan tarihselliği ve devlet mekanizmasını tanıtmanın karşı bellek oluşturmakla mümkün olduğunu vurgulayan Aylin Tekiner, genç kuşağın teknoloji hakimiyeti ve bilgi alma ve belge bulma motivasyonlarını överek hafıza mekanlarının gençlerin motivasyonlarını hesaba katarak dijitalleşmesi gerektiği tavsiyesini paylaştı.

Eylem Şen ise sanal ortamın, Madımak Katliamının gerçekleştiği Madımak Oteli’nde olduğu gibi mekânsal yüzleşmenin gerçekleşmesine izin verilmeyen durumlarda tanıklıkların toplanması, belgelendirilmesi ve kalıcılaştırılması için uygun bir platform olduğunu belirtti ve dijital platformları, dünyanın her yerinden genç kuşaklara daha çok sirayet edebileceği bir imkan olarak tanımladı. Madımak Oteli’ni sanal ortamda yeniden inşa ettikleri çalışmalarında o gün orada hayatını kaybeden herkes için bir oda yaparak dijitalleşmenin açtığı alan sayesinde, kaybedilen 33 kişinin hikâyelerinin ve umutlarının hatırlanması amaçlanan alanlar yaratıldığını paylaştı. Dijital müze için belge toplama sürecinin ailelerle ilişki kurarak ve ilişkileri yeniden inşa ederek ilerlediğini not eden Eylem Şen, dijitalleşme sürecinin de vicdanı yaralı olanlarla yeniden buluşma ve gündelik hayatta bizi bulan toplu şiddetin açtığı yaraları hatırlama yöntemi olduğunu söyledi. Arşivin önemine dikkat çeken Eylem Şen, hafıza alanında arşiv oluşturmanın duygusal zeka ve kuvvetli empati gerektirdiğini paylaştı ve toplumsal hafızanın taşınması ve aktarılmasında kadınların daha aktif olduğunu not düştü. Eylem Şen, konuşmasının sonunda kendini Madımak Katliamından ve “öteki”den sorumlu tutmayan çok geniş kitleler ile yeni diyalog kanalları açılabilmesi, katliamın toplumsallığının tartışılabilmesi için dijital müzenin ve dijitalleşmenin yeni alanlar açacağına dair ümitlerini dile getirdi.

Sohbetin tamamını yukarıdaki videodan izleyebilirsiniz.