Azerbaycan ve Ermenistan arasında 2-5 Nisan 2016 tarihleri arasında Dağlık Karabağ’da meydana gelen çatışmaların birinci yıl dönümünde, Hrant Dink Vakfı ve Imagine Center for Conflict Transformation iş birliği ile hazırlanan Karabağ'da Dört Gün Savaşı ve Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye Basınında Ayrımcı Söylem Analizi raporu yayımlandı. Raporda, Karabağ sınır hattında yaşanan çatışmanın Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye medyasında nasıl ele alındığı incelendi.

Araştırmada, üç ülkenin medyası karşılaştırmalı olarak incelenerek, konuya ilişkin haberler yazılırken farklı bağlamlarda nelerin ön plana çıkartılıp nelerin göz ardı edildiği, çatışmanın taraflarının ne şekilde adlandırıldığı, özetle çatışma ve savaş durumlarında medyanın ayrımcı dili nasıl ürettiği ve barış diline ne ölçüde katkıda bulunduğu analiz edildi.

İlk olarak üç ülkede de incelenen yayın organları farklı temsiliyet kriterleri göz önünde bulundurularak seçildi. Türkiye’de yazılı basın incelenirken, her ülkenin özgül koşulları ve yazılı ve online medyanın etki alanı göz önüne alınarak Azerbaycan ve Ermenistan’da online gazeteler incelendi. Dolayısıyla, Azerbaycan’da Report.az, azadliq.org, Trend.az ve Meydan.tv; Ermenistan’da Armenpress, Razm.info, Hetq ve Azatutyun; Türkiye’de ise Hürriyet, Sabah ve Sözcü gazeteleri araştırma kapsamına alındı. 

Olayların basına yansıma tarihlerinin her ülkede aynı olmadığı göz önünde bulundurularak, incelenen tarih aralığı da her ülkenin özgün durumuna göre belirlendi. Buna göre Azerbaycan’da 2-5 Nisan, Ermenistan’da 2-6 Nisan ve Türkiye’de 3-7 Nisan tarihleri arasında, yukarıda belirtilen medya organlarının yaptığı yayınlar analize dahil edildi.

Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye medyasında yukarıda belirtilen kriterlere göre yapılan incelemede elde edilen verilere göre, ‘öteki’nin tanımlanma biçimi ya da ayrımcı dilin üretimi, bağlamlar farklılaşsa da benzer özellikler taşıyor.

Ülke raporlarına karşılaştırmalı olarak bakıldığında, çatışmada hayatını kaybeden asker ya da sivillerin sayısı üzerinden siyasilerin yürüttüğü psikolojik savaşın, üç ülkenin medyasında da yeniden üretildiği görülüyor. Savaşın insani boyutu göz ardı edilirken, sayısal veriler üzerinden yaşanan siyasi çekişmeye medya da aracılık ediyor. Bu tür söylemler militarist dili destekleyerek savaş dilini de güçlendiriyor. Son olarak, çatışmaya ilişkin incelenen tarih aralığında ve gazetelerde, doğrudan Azeri, Ermeni ya da Türk kimlikleri hedef alınıyor ve nefret söylemine varacak düzeyde açıkça düşmanlaştıran ifade örneklerine üç ülke gazetelerinde de rastlanıyor.

Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi projesi hakkında

Hrant Dink Vakfı tarafından 2009 yılından bu yana yürütülmekte olan “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışması, Türkiye’de ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadeleye katkı sağlamayı amaçlıyor. Çalışma, medyanın sivil denetiminin önemini gözeterek ırkçılık, ayrımcılık ve ötekileştirmenin tekrar tekrar üretilmesinin en önemli araçlarından biri olan medyada insan hakları ve farklılıklara saygının güçlendirilmesini, belli kimlik özellikleri üzerinden hedef alınan kişi veya gruplara yönelik ayrımcı dil ve nefret söylemine dikkat çekmeyi ve bu konuda farkındalık yaratmayı hedefliyor.

Vakfın bu amaçlara ulaşma yolunda yürüttüğü çalışma kapsamında, ulusal ve yerel basın taranıyor, ayrımcı, ötekileştiren ve hedef gösteren bir söylemle kaleme alınmış haber ve köşe yazıları tespit edilip analiz ediliyor ve raporlarla kamuoyunun bilgisine sunuluyor.

Bu sistematik nefret söylemi izleme çalışmasına, 2013 yılı itibariyle ayrımcı söylem dosya konuları dahil edildi. Buna göre, ilgili dört aylık dönem içinde, seçilen bir konuya odaklanılarak ve her konuya özel bir araştırma yöntemi belirlenerek ayrımcı söylem analizi yapıldı. Bu analizlerde nefret söylemine kıyasla daha ince bir şekilde kurgulanmış, ayrımcı ve ötekileştiren mesajları daha örtük bir şekilde veren söylemleri incelemek hedeflendi. Bugüne kadar yayımlanan ayrımcı söylem dosyaları: