Hrant Dink Vakfı olarak medyada ayrımcı söylem ve hak temelli habercilik üzerine tartışmalar yürüttüğümüz atölye serisinin son etkinliği 10 Aralık 2015 Perşembe günü "Medya ve Çocuk: Devlet Korumasında Yetişen Çocuklar" başlığıyla, Anarad Hığutyun Binası Havak Salonu’nda gerçekleşti. Atölyede, İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi'nden Ayşe Beyazova ve Melda Akbaş medya ve çocuk ilişkisini ve devlet korumasında yetişen çocukların medyada yer alma biçimlerini çocuk hakları açısından değerlendirdi. Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği'nden Abdullah Oskay ise ‘Sosyal Duvarları Yıkalım’ projesi çerçevesinde yaptıkları çalışmaları aktardı ve devlet korumasında yetişen çocuklar açısından ayrımcı olmayan medya dilinin nasıl kurulabileceğinden bahsetti.

İlk olarak Ayşe Beyazova ve Melda Akbaş, çocukların seslerinin kamusal alanda duyulması için yaptıkları medya faaliyetlerinden bahsettiler ve gazete haberlerinde devlet korumasındaki çocukların nasıl temsil edildiğini örneklerle analiz ettiler. Beyazova ve Akbaş, medyadaki dilin oluşturulmasında habercilerin oynadığı rolün altını çizerken, habercilerin de haberi daha okunur kılmak için bazı habercilik oyunları yapmak durumunda kaldıklarını belirttiler. Ayrımcı dilin de bu ‘şok haber’lerde ürediğini ve devlet korumasında yetişen çocukların bu dilden çok etkilendiğini vurguladılar. Nüfusun yaklaşık 1/3’ünü oluşturan çocukların haberlerin sadece %1,5’unda kendine yer bulabildiğini söyleyen Beyazova ve Akbaş, bu durumun da çocukların sesinin kamusal alanda duyulmadığının önemli bir göstergesi olduğunu belirttiler. Çocuklara ilişkin sorunlar gündem olamadığı için çocuk haklarının gerçekleşmediğini sözlerine eklediler. Ek olarak, çocukların haberlerde hak sahibi bireyler olarak değil, haber nesnesi olarak sunulduklarını ve olumsuz koşullardaki çocukların tehlikeli ve olumsuz koşulların sorumlusuymuş gibi gösterildiklerini belirttiler. Ayrıca, “devlet koruması altında çocuklar” ifadesinin neredeyse hiç geçmediği bu haberlerde, çocukların suç teşkil eden eylemlerine veya mağduriyetlerine kimlikleriyle birlikte vurgu yapılırken olayların diğer faillerinin belirtilmemesinin altı çizildi. Ek olarak, devlete görev ve sorumluluklarını hatırlatan ifadelerin de bu haberlerde hiç geçmemesine işaret edildi. Son olarak, haber kaynağı olarak birçok kişi ve kurumun yer almasına rağmen çocukların deneyim ve fikirlerine hiç yer verilmediğini sözlerine eklediler.

Ardından Abdullah Oskay, Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği olarak yürüttükleri ‘Sosyal Duvarları Yıkalım’ projesini anlattı. Toplumun çocuğa bakışının, çocuğun kendini toplumda konumlandırdığı yeri de belirlediğinin altını çizen Oskay, yurtlarda yetişen çocukların birçok açıdan kendilerini sosyal hiyerarşinin en altında gördüklerini, bu nedenle bireyselleşemediklerini ve toplumsal hayata tutunamadıklarını sözlerine ekledi. ‘Sosyal Duvarları Yıkalım’ projesi kapsamında, devlet koruması altında yetişen bireylere yönelik olumsuz söylemlerin değiştirilmesi ve kamuoyunda kapsamlı bir farkındalık oluşturulmasına yönelik çalıştıklarını belirtti. Bu amaçla medya haber taramalarının analizi ve değerlendirmesini yaptıklarını ve iletişim faaliyetleri yürüttüklerini vurguladı. Proje kapsamında yaptıkları haber analizlerinin sonuçlarını aktaran Oskay, bu çocuklarla ilgili olumlu haberlerin, projenin ortaya çıkış gerekçesini doğrulayacak kadar az sayıda olduğuna dikkat çekti ve olumsuz haberlerin çoğunlukla 13-18 yaş arasındaki gençlerle ilgili olduğu ve bu grupta da daha çok kız çocuklarıyla ilgili olduğu vurgulandı. Haberlerin konularına bakıldığında ise ilk sırayı ‘istismar’ haberlerinin aldığını, onu ise ‘aşağılama’ ve ‘intihar’ haberlerinin takip ettiğini açıkladı. İncelenen haberlerin büyük çoğunluğunda hatalı dil kullanımı olduğunu belirten Oskay, proje çerçevesinde devlet korumasında yetişen çocuklara dair medya çalışanlarına yönelik hazırladıkları doğrusözlük'ü anlattı.

Tartışma bölümünde, dinleyicilerin katkılarıyla personel elinde bakım modelinin açmazları ile çocuklarda yarattığı bilişsel ve psikolojik sorunlar ve farklı ülkelerde uygulanan koruyucu aile modelleri tartışıldı. Son olarak, devlet korumasında yetişen çocukların medyada daha doğru temsil edilebilmesi için neler yapılabileceği ve sivil toplumun bu bağlamda nasıl bir rol oynayabileceği konuşuldu.