Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi araştırması kapsamında hazırlanan Medyada Nefret Söylemi ve Ayrımcı Söylem 2017 Raporu, 2017 yılına dair medya izleme verilerinin niteliksel ve niceliksel analizlerini ve yıl içinde öne çıkan iki konu seçilerek hazırlanan Yazılı Basında 'Gâvur' Söylemi ve Medyada Suriyeli Mültecilere Yönelik Ayrımcılık: Yanlış Bilgilendirme ve Çarpıtma başlıklı ayrımcı söylem raporlarını içeriyor.

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

I. BÖLÜM: 2017 YILI TÜRKİYE YAZILI BASININDA NEFRET SÖYLEMİ

2017 yılında ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan 5.296 köşe yazısı ve haber tespit edildi. 186 yayında, birden fazla gruba yönelik farklı kategorilerde nefret söylemi üretildiği için bu yazılar ele aldıkları grup/kategori sayısı kadar (birden fazla defa) incelenmiş oldu ve 5.482 yazıya ulaşıldı. İncelenen tüm yazılarda 79 farklı grup hakkında 6.782 adet nefret söylemi içeriği bulundu.

Nefret söylemi içerdiği tespit edilen haber ve köşe yazılarının tümüne ulaşmak için tıklayın:

Ulusal gazete içerikleri Yerel gazete içerikleri

 

II. BÖLÜM: 2017 YILI AYRIMCI SÖYLEM RAPORLARI

Yazılı Basında Gâvur Söylemi raporunda, tarihsel, sosyolojik ve dilbilimsel olarak çok çeşitli çağrışımlarla yüklü olan ‘gâvur’ kelimesinin, Müslüman olmayan kimliklerin merhametsizlik, zalimlik ve düşmanlıkla ilişkilendirildiği bir bağlam içinde nasıl kullanıldığı inceleniyor. ‘Gâvur’ ifadesinin kullanımının, gerek gündelik hayatta gerekse medyada, Türkiye’de yaşayan gayrimüslimleri toplumun dışına iterek nasıl yalnızlaştırdığı ve hassas bir konuma yerleştirdiği gözler önüne serilmeye çalışıldı.

Rapor, Sosyolog Arus Yumul’un, ‘gâvur’ söyleminin tarihsel ve sosyal arka planını ve kelimenin etimolojisini ele aldığı bir yazıyla başlıyor. Ardından, bu söylemin yazılı basında, dinî referanslar ve tarihten gelen düşmanlık algısı temelinde nasıl inşa edildiğine dair bir analiz sunuluyor. Türkiye’de yaşayan gayrimüslimleri ve Batılı devletleri hedef alan haber metinleri ve köşe yazılarının ele alındığı analiz, ‘gâvur İzmir’ kalıbına dair bir tartışmayla sonlandırılıyor. İkinci bölümde, ‘gâvur’ ifadesinin referandum sürecinde siyasi bir propaganda aracı olarak nasıl ve hangi bağlamlarda kullanıldığı inceleniyor. Rapor, ‘gâvur’ söylemini eleştiren yazılara odaklanan üçüncü bölümün ardından, özet niteliğinde bir sonuç bölümüyle noktalanıyor.

Suriyelilere yönelik nefret söyleminin, ayrımcı kanıların ve hatta şiddet eylemlerinin giderek arttığı bir dönemde hazırlanan Medyada Suriyeli Mültecilere Yönelik Ayrımcılık: Yanlış Bilgilendirme ve Çarpıtma raporunda ise Suriyeli mültecilerle ilgili haberlerde çarpıtmanın, iddiaların ve yanlış bilgilendirmenin, onlara yönelik ayrımcılığı nasıl tetiklediği ve yaygınlaştırdığı analiz ediliyor. 

Rapor, mültecilik ve göç alanında çalışmalar yapan Şenay Özden’in, Suriyelilerin yasal statüsüne, Suriyeli mültecilere yönelik ‘misafir’ söylemine ve bu söylemin mülteciliğe hak temelli yaklaşımı engellemesine değindiği yazıyla başlıyor. Ardından, mültecilerin varlığının bir sorun olarak sunulduğu ve ayrımcı yargıları yaygınlaştıran haberlerin taşıdığı temel özellikler özetleniyor. Sonrasında, farklı yöntemler ile çarpıtılmış bir ‘Suriyeli’ algısı oluşturan örnekler, üç bölüm altında analiz ediliyor. İlk olarak, kamuoyunu etkileme gücü olan siyasi figürlerin, Suriyelileri bir propaganda aracı olarak kullandığı ve iddia niteliğindeki açıklamalarının medyada yeniden üretildiği metinler analiz ediliyor. İkinci bölümde, toplumsal ve ekonomik sorunların esas nedenlerini görünmez kılarak, mültecileri bu sorunların kaynağı olarak işaretleyen haberler inceleniyor. Üçüncü bölümde ise, adli haberlerde, tekrarlayan bir şekilde Suriyeli kimliğinin suç ile ilişkilendirilmesiyle yaratılan ‘korku’ atmosferinde medyanın oynadığı rol tartışmaya açılıyor. Rapor, hak odaklı haber örneklerinin incelenmesinin ardından, sonuç ve değerlendirme bölümüyle noktalanıyor.